Mazlum’a…
H.GÜRER
12 Aralık 2016
Altın sarısı yaprakların,
dallarından düştüğü şu günler gelip çattı yine. Zamanı yontan mevsimleri
ardımıza alıp, rüzgarın kanatlarına takılan anıları biriktirmekte geride kalanlarımız.
Ve batan her şafak, katilimiz oluyor.
Geçen yıl bugün, yine burada, aynı
yerde oturmuş, aynı ağaçların, karşımda çırılçıplak soyunuşunu izlemiştim. Sonra
kalkıp seninle yürüdüğümüz aynı tenha yoldan yürüyerek, ruhumla baş başa sohbet
etmiştim. Apansız illegal buluşmalarımızın adresiydi bu tenha sokak. Bu sokakta
Neuchâtelli yoldaşın “Mazlum artık yok”
dediği haberle öğrenmiştim seni yitirdiğimizi. Altın sarısı yaprakların,
dallarını terk edişindeki doğanın o doğal devinimine uymuştun. Oysa “uyumsuzun”
tekiydin. Saman alevi gibi birden alevlenir birden sönerdin. Erken kızardın.
Homurdanarak çekip gider, gülümseyerek, gözlüklerinin çerçeveleri yetmezmiş
gibi alttan-alta bakarak geri gelirdin.