31 Aralık 2014 Çarşamba

Diyalektiğin dansı!

H.GÜRER
30 Aralık 2014
“Diyalektiği anlamak,
değişim/dönüşüm ve hareketin sürekliliğini,
karşıtların birliğini ve çatışmasını anlamaktır!” H.GÜRER

Her ömür kendi gençliğini soluyor. Kaç yaşında olduğunun önemi yoktur! Geçmişin anılarıyla nefes alır her düş. Geçmişin yaşanmışlığı karşısında, geleceğin belirsizliği ‘gece’dir! Oysa, gelecek geçmişin esaretinden kurtulmayı bekler. Umutsuz bir geleceğin gölgesinde kalan yaşamlara dönüştürüldü insanlık. Bu yüzden gelecekleri belirsizleştirildi, korkularla örüldü, umutları kötürümleştirildi, düşleri acıya boğuldu, hayal kurma yetileri yok edildi, gelecekleri ellerinden alındı! Geçmişle yaşamaya itildi insanlık.  Geçmişle yaşasın, hayal kuramasın, geleceği hedefleyemesin diyeydi hepsi. Herkes önüne bakar oldu, gök yüzüne, yıldızlara bakmayı unuttu! Şimdi geçmişin ölü, solgun, donuk, anılarıyla oyalanıyor insanlık. Oysa aslolan gelecektir!

21 Aralık 2014 Pazar

Mutantlar ve İnsanlar! (II)

H.GÜRER

21 Aralık 2014

         Dünyayı temellerinden sarsan Sovyet Devrimi'nin lideri Lenin, çıkaracakları gazetenin yazı kurulu toplantısında, yoldaşlarının "Ne yazacağız?" sorusuna şöyle yanıt verir: “Sadece gerçekleri yazacağız, çünkü gerçekler devrimcidir.”!.. Alman sosyalis Lassale ise “Devrimcilik, gerçeği söylemektir!” ifadesinde bulunur. Gramsci ise, “Gerçeğin kendisi devrimcidir!” der. Dilbilimci Noam Chomsky ise “Gerçek sonuçta güçlü bir silahtır” şeklinde yorumlar. Sevgili Mehmet Demirdağ ise, “Gerçekler devrimcidir, bizim için kötü olan gerçekler değil, gerçekleri keşfedememektir.” Diyerek gerçeğin önemine vurgu yapar. Gerçek devrimcidir! O halde ondan korkmamalıyız! Ve düşüncelerimizde gerçeği temsil edemezsek, gerçek kendisini dayatacaktır. Çünkü gerçek olmayan, ona ters düşen, aldatıcı ve yalan olanlar, halklara zarar verir! O halde bedeli ne olursa olsun, gerçekleri savunmaya ve yazmaya devam edelim!..

16 Aralık 2014 Salı

Paul HANZE’nin Çocukları!

H.GÜRER
16 Aralık 2014
                                                                                     
                                                                                             “Pencereye çıktığında,
gök yüzü esirgemiyorsa güneşini senden,
Birileri bedel ödediği içindir!”

         Kitaplığımda Hasan Kıyafet’in “İşkence öyküleri” kitabına değdi bakışlarım. İçim üşüdü. Bakışlarım sarsıldı. Baş ağrıtan, insanın yüreğini görülmez ellerle sıkan, nefesini kesen, kan akışını durduran o tarifsiz koku, işkencehanelerde ki o koku sarstı beni bir an. O kokunun sözcüklerde yeri yok! “Bir daha işkence öyküleri dinlemeyecek, okumayacak, anlatmayacağım” demiştim yıllar önce. Ancak, toplumun her kesmine kanıksatılan, toplumsallaştırılan sistematik bir işkence döngüsünü işliyor sistem. Ve mevcut sisteme dönük “baş kaldırı” ve “aykırı” özelliklerine sahipseniz, işkence görmekten, öykülerini dinlemekten, anlatırken ve yazarken işkencelere değinmekten kaçınamazsınız! İşte bu yazı, böylesi bir kaçınılmazlığın sonucu yazıldı!

6 Aralık 2014 Cumartesi

İnsanlığa ve geleceğe açık mektup!

H.GÜRER
6 Aralık, 2014

Acılar dilsizdir. Derin acılar ise insanların iradesini çelikleştirir! Çelikleşmeyen iradelerin cesaretini aşındırır! Umudunu kırar! Acılar öğreticidir! Apansız yitirdiklerimizin acısı nefesimizi keser, ama öldürmez. Yönsüz bir öfke kalbimizi zorlar, zor kazanıp, kolay kaybederiz! Duruyoruz şimdi sessizce, kaybettiklerimizin mezarlarının yanıbaşında, biliyoruz öfkemizi, ölülerimizin acılarıyla… Kim kimi ne kadar anlayabilir diye düşünüyorum uzuncadır. Kim, kimin derinliğini görebilir, hangi gözle? Kaç kapıdan geçer de bir insanda bulur yerini söz? Ve burda söyleyeceğim sözler, kaç insanda bulacak yerini, bilmiyorum!

1 Aralık 2014 Pazartesi

Mutantlar ve İnsanlar! (I)

H.GÜRER
1 Aralık 2014
           
Başlarken şunu belirteyim; bu yazı, uzunca bir yazı dizisi olacak! “Sıkılacak” olan ve “toplumun kalabalıklarını oluşturan” ve “onlar gibi düşünenleri” şimdiden uyarayım, OKUMAYIN!
Kısa ve özlü ifadelerle anlatmak isterdim anlatacaklarımı. Fakat yedisinde ve yetmişinde, emperyalistler ve onların mutantlarınca katledilen insanların yaşamlarını, kısaltacak ve özetleyecek kadar “basit” sözcükler bulamadım!
Yanıbaşımızda ki halkların kafaları kesilirken, çocuklar öldürülürken, siz bunun “nedenlerini” ve tarihsel köklerini öğrenmek, bu duruma “dur” demek ve karşı koymak için dahi zaman ayır(a)mayacaksanız, OKUMAYIN!
“Toplumun kalabalıkları ve onlar gibi düşünenleri” olmaya devam edin!

7 Kasım 2014 Cuma

CHARLİE HEBDO-ÇAĞRI

"Je Suis Charlie"

Charlie Hebdo’ya yapılan canice saldırıyı tüm varlığımızla kınıyor, hayatını kaybedenleri saygıyla anıyor,  Fransız yayın camiasının ve ailelerinin acısını paylaşıyoruz.

Bu vahşi saldırıya yılmadan karşı durmak, demokrasinin ve yayıncılığın temel değerleri olan ifade, yayınlama ve basın özgürlüklerini kararlılıkla savunmak için “Hepimiz Charlie Hebdo’yuz”

* * *

We express our deep condolences to French publishing community and condemn the murderous attack on Charlie Hebdo.
Our thoughts and griefs are with the victims and their families. We are all Charlie Hebdo, standing against this brutal assault to remain strong and committed in defending publishers’ core values of freedom of expression, freedom of press and freedom to publish.

2 Ağustos 2014 Cumartesi

Hayastan'ın Yiğit Kadınlarından, Meryem Ana'ya…

H.GÜRER
Ağustos, 2014

Anılar güzeldir! Ve bir o kadar da özel! Anılar özneldir! Yaşanan olaylarda! Anı'lar, kişilerde bıraktığı anlama, öneme, algılanışa göre de biçimlenir ve yorumlanır! Aynı olayı ve an'ı yaşayanlar tarafından aynı algılanmayı ve yorumlanmayı sağlamaz! Aynı değerlendirmelere ve ifadelere kavuşmaz… Çünkü aynı an'ı ve olayı yaşayan farklı kişiler, farklı öyküler anlatır!.. Bunun için anı'larımı yazmaktan hep kaçınmışımdır.
        

25 Temmuz 2014 Cuma

Cumhurbaşkanlığı seçimleri ve tavrımız!..

H.GÜRER
Temmuz, 2014

Toplumsal değişimler, şüphesiz ki  kitlesel mücadelelerle sağlanır! Ancak bu durum, geniş kitleleri örgütleyecek ve kucaklayabilecek esnek ve taktik politikalara baş vurul(a)mayacağı anlamına gelmez!

Türkiye Devrimci Hareketin tarihi, seçimler karşısında adeta bir "politikasızlık" halini alan "boykot" ile yıllarca başvurulan yöntem(sizlik)den ibaret ola gelmiştir. Kitlelerin katılacağı toplumsal alt-üst oluşlar, kitlelere öncülük iddiasında bulunan hareketlerin, "somut durumun somut tahlilleri"ni yaparak, somut ve taktiksel yelpazesi geniş politikalar belirlemekle mümkün olacaktır.