H.GÜRER
Temmuz, 2008
Ön Açıklama:[1]
Aşağıda
ki yazı Marksist ekonomist Michel Husson’un son emlak
krizini ele aldığı bir yazıdır. Fransızca olarak Lignes Rouges (Kırmızı
Çizgi/Yol) dergisinin 43.sayısında yayınlanan bu yazıyı Türkçeye tercüme ederek
Türkçe yayınlamayı güncelliğinden ve öneminden ötürü önemli buluyoruz. Bu yazının
bizim için önemi, ABD’de ki emlak krizi konusunu ele alan çoğu ekonmoistlerin
aksine MICHEL HUSSON’un anlaşılabilir bir şekilde ele alması ve krizi
politik bir çerçeveye oturtarak analiz etmesidir.
Michel HUSSON yazısını,
krizden çıkışın gelir dağılımının yeniden düzenlenmesi zorunluluğunu, ama buna
küresel kapitalizmin niyetlenmesinin mümkün görünmedigini söyleyerek bitiriyor.
Buna
ben şunu eklmeye gerek var diye düşünuyorum; önümüzde ki dönem (şuanda yaşanmakta
olanın daha da sert ve yakıcı biçimini) krizin yaygınlaşarak devam edeceği bir
dönem olacak! Emlak krizi, benzeri borçlanma temelli başka–kredi kartı, banka
‘iflasları/zararları veya batmaları’yla birlikte çiftçilerin borçlanması gibi-kırizlerinde
yaşanacağı bir gelecek sunuyor bize kapitalizim. Bu gelecek, kaçınılmaz
olarak tarihsel anlamıyla reform mücadelelerinin daha da sertleşerek
süreceği ve küresel Kapitalizmin buna direneceği oldukça çatışmalı
bir gelecek. Yani kitlesel mücadele günleri bizleri bekliyor diye düşünüyorum!
KRİZİN KÖKLERİ:
Emlak
krizi gün geçtikçce bir mali krize ve daha kısa ve açık ifadeyle krizin
kendisine dönüşüyor. Bankalar süpriz borçlanma kayanakları (titrisation) oluşturdular.
Bu kayanaklar özellikle, hileli kontratlar yoluyla kandırılan yoksul Amerikan
aileleri borçlandırma ve başka şüpheli borçlanma yatırımları ile
(creances) beslediler.
Bu
bankaların iflası beraberinde, toplamını hiç kimsenin tam anlamıyla bilmediği
senetlerin değerlerinin hızla yaygınlaşan bir güven kayıbına uğramasını
getirdi. Tüm bu olanlar çok açık olarak, zincirlerinden boşanmış mali
sermeyenin önüne geçilmez aç gözlülüğünün bir sonucu.
EL KONULAN GELİRLER:
Peki
ama bu mali sermayeleşme olayına esasen izin veren ne oldu?.. Şeylerin ilk
görüntüsünün yeterli olmadığını söyleyen Marx’ın öğüdüne kulak verirsek,
ezilenlerin zenginlikten aldıkları paylarının tüm dünyada düşmesinde yattığını
görürüz. 20 yıldan beri hemen hemen dünyanın her yerinde toplumsal zenginlikten
çalışanlara (ki onlar bu zenginlikleri yaratmış olanlardır) düşen payın azaldığını
görüyoruz. Bu Avrupa komisyonu ve hatta IMF tarafından da kabul edilen yadsınamaz
bir gerçeklik.
Tamamda
bunların mali sermayeyle ne ilişkisi olabilir?.. O ilişki de şu; Ulusal
gelirden daha hızlı artan artı değer, önceden olduğu gibi yatırıma dönüşmüyor.
Karşı tarafta ise gelir dağılımının düşmesiyle hızlı bir artı değer büyümesi yaşanıyor.
Hızla
artan bu artı deger, peki ne yapılıyor?.. Çok küçük bir mülk sahibi tabaka ile
paradan para kazanma üzere yeni yatırımlar arasında olan sözde ücretli yönetici
tabaka arasında paylaştırılıyor. Bu korkunç boyutlarda ki likidite bolluğu mali
sermeyelerin her zaman daha uçuk kar talebi ediyor olmalarını doğuruyor.
OTONOMLAŞAN
MALİ SERMAYE:
Bir
zaman sonra, mali sermaye otonom hale geliyor. Yani bir başka deyişle kendi
“mantığıyla” hareket ediyor. Ama elde bulunan değer hacminin sömürü
derecesine bağlı olduğunu ve bu sömürü derecesinin mülk sahiplerinin
çabalarına rağmen genişleyen biçimde büyüyemiyeceğini
unutuyor.
Mali
krizler dolayısıyla bu değer yasasının dönem dönem hatırlandığı
krizlerdir. “Yeni ekonmomi” yanılsamasından sonra bu defa banka kayıpları
sürecinde toz duman olan mali ürünler yanılsamasıdır yaşanan.
ÇİFTE STANDART:
Daha
çok şeffaflık, daha iyi bir idare vb gibi ileri sürülen öneriler, bilinçli
tamamen kontrol dışı hale getirilmiş olan mali sermeyenin yaratıcı sayıklamalarını
hesaba katmıyor.
Merkez
bankalarına gelince, ücretlerin “aşırı” artması tehdidi baş gösterince faiz
oranlarını artırarak ekonomiyi frenlemekte hiç tereddüt etmiyorlar.
Proleterlere karşı acımasız olacaksın, işte politikaları bu.
Ama
mali kırizin ortaya çıktığında zor durumda olan bankaları kurtarmak adına
devasa boyutlarda ki miktarı şırınga etmekte bir dakika bile tereddüt
göstermiyorlar merkez bankaları.
Bu
çifte standart bize bir kez daha merkez bankalarının mülk
sahiplerinin çıkarlarını idare eden kurumlar oldugunu hatırlatıyor.
SAFKAN KAPİTALİZMİNİN SAPMASI
Şahit olduğumuz bu olayların sınıf doğası gözümüze hemen çarpmalı. Mülk sahiplerinin büyük bir gazinoda oynadıkları kumarın parası ücretlilerden ölçüsüzce çalınan paralar. Ve tabiki tüm bunların maliyetini dünya emekçileri ödeyecek. Daha fazla sayıda emekçinin ücretlerini daha da düşürmek için dünya ekonomisinin şu anda yaşadığı sarsıntıları bahane ederek faiz oranları yükseltilecek, ekonomik büyüme frenlenecek, böylece ekonomi emekçilerin sırtında esenliğe kavuşturulacak.Bu anlamda, kapitalizim yeni bir sarsıntı dalgasına girmiş durumda. Çünkü dünya ekonomisinin kırılgan dengesi bir kırılma noktasında.
Şahit olduğumuz bu olayların sınıf doğası gözümüze hemen çarpmalı. Mülk sahiplerinin büyük bir gazinoda oynadıkları kumarın parası ücretlilerden ölçüsüzce çalınan paralar. Ve tabiki tüm bunların maliyetini dünya emekçileri ödeyecek. Daha fazla sayıda emekçinin ücretlerini daha da düşürmek için dünya ekonomisinin şu anda yaşadığı sarsıntıları bahane ederek faiz oranları yükseltilecek, ekonomik büyüme frenlenecek, böylece ekonomi emekçilerin sırtında esenliğe kavuşturulacak.Bu anlamda, kapitalizim yeni bir sarsıntı dalgasına girmiş durumda. Çünkü dünya ekonomisinin kırılgan dengesi bir kırılma noktasında.
ABD’nin devasa ticaret açığını dünyanın geri kalanına
finanse ettirmesi, doların durmaksızın düşmesi sayesinde bu bütçe açığını
azalatmayı gerçekleştirmesi ve bunuda Avrupa ve Çin’le büyüyen gerilimleri
elinde patlamadan yapması oldukça zor görünüyor. İşte burda “safkan
kapitalzimin”sömürü oranlarının kesintisiz büyümesini empoze etmeye çabalaması
ve zincirlerinden boşanmış bir sapmayla karşı karşıyayız. Ama bu sapma aynı
zamanda kapitalizmin ağrıyan karnı, zayıf noktasıda. Bugünkü krizden en sancısız
çıkmak için büyük ana ekonomilerin gelir dağılımı talebine yönelmeleri
gerekecek. Bu da çalışanlar lehine gelir dağılımının yeniden düzenlenmesi
demek. Şimdilik anda görülen mülk sahiplerinin küreselleşme sayesinde
edindikleri kendi lehlerine olan güç iliskilerinden dolayı, demin söylediğimiz
yeniden düzenlemeyi yakın zamanda yapmayı itememeleri için hiç bir neden
görünmüyor...
MICHEL HUSSON
Yayıma
Hazırlayan: H.GÜRER