Temmuz, 2014
Toplumsal değişimler,
şüphesiz ki kitlesel mücadelelerle
sağlanır! Ancak bu durum, geniş kitleleri örgütleyecek ve kucaklayabilecek
esnek ve taktik politikalara baş vurul(a)mayacağı anlamına gelmez!
Türkiye Devrimci
Hareketin tarihi, seçimler karşısında adeta bir "politikasızlık"
halini alan "boykot" ile yıllarca başvurulan yöntem(sizlik)den ibaret
ola gelmiştir. Kitlelerin katılacağı toplumsal alt-üst oluşlar, kitlelere öncülük
iddiasında bulunan hareketlerin, "somut durumun somut tahlilleri"ni
yaparak, somut ve taktiksel yelpazesi geniş politikalar belirlemekle mümkün
olacaktır.
Seçim süreçleri,
kitlelerin en yoğun politik tartışmalar yürüttüğü süreçlerden biridir. Ve devrimci-demokrat
güçler bu sürecin gerisinde kaldığı an, kitlelerle bağlarının koptuğu an'dır!
Keza, seçim süreçleri, doğru değerlendirildiğinde, devrimci-demokrat güçlere en
fazla hareket alanı sağlayacak, karşı tarafı zayıflatıp-yıpratacak, veya
hareket alanını sınırlı da olsa daraltacak, iç yüzünü kitlelere teşhir ve
deşifre edecek, kimi zaman etkin, kimi zaman ise pasif taktik ataklarda ve
hamlelerde bulunmasını sağlayacak süreçler olarak görmek gerekir!..
Seçim
süreçlerindeki ajitasyon ve propagandada demokratik hedef ve özlemler talep
edilmeli ve öne çıkarılmalıdır! Devrimci-demokrat güçler için, bunların dile
getirilmesi ve oy istenmesi arasında bir zorunlu ilişki ol(a)maz! Öyleyse
bugün, bizler demokratik özlem ve hedefleri dile getirip, oyların hiç de
tutarlı demokrat olmayan bir adaya verilmesini isteyebiliriz!.. Örneğin,
"boykot" edilerek kullanılmayacak oyların fiilen yok olacağı, daha
berbat bir adaya yarayacağı koşullarda, daha az berbat olanına oy verilmesini
isteyebiliriz!..
Devrimci-demokrat
güçler, kitlelerden adaylar için oy isterken, adayların iyi-doğru veya dürüst
oldukları için değil, ve en önemlisi de seçilmeleri halinde bir şeyleri
değiştirecekleri, özlemlere cevap olacakları için değil, aksine bu durumun ne
kadar mümkün olmadığını dile getirirler! Bozuk bir sistemde, tek-tek
bireylerle, seçilmiş adaylarla bir sistemin köklü değişimi ol(a)mayacağını
ifade ederler! Ama sistemin surlarını dövecek güçlü gürzleri elde edene kadar
da, bu taktik politiklardan kendilerini yalıtmazlar!..
Bu seçimlerde,
mevcut devlet mekanizması yerinde durduğu sürece en küçük bir
demokratikleşmenin olamayacağı anlatılmalıdır kitlelere! Verili somut duruma baktığımızda, Erdoğan
dışında ki adaylara, özellikle de
Demirtaş’a verilecek oy'ların güçler dengesini değiştireceği; Erdoğan’ın ilk
turda kazanmasını engelleyeceği gerekçeği ile hareket edilmelidir!..
"Ne
yapmalı?"
Bu soruyu Lenin 1901
yılında sordu. Yanıtını da üç temel nokta da birleştirdi. Bugün bizler "Ne
yapmalı"yız diyoruz. Buna vereceğimiz yanıtımızda iki ana noktada olacak!
Birnci
nokta; Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ilk turunda “Laikler”in, Alevilerin
ve seçimleri "boykot" diye protesto eden sol grupların oyları
Demirtaş’a yönelir ise ve Demirtaş'ın oyları yüzde onu geçerse Erdoğan ilk
turda kazanamayacaktır. Bu Erdoğan açısından bir yenilgi olacağı gibi, AKP'nin
nispeten gücünü yitirmesine ve Kürt'lerin oylarına daha fazla mecbur kalmasına
yol açar. Buda Kürtler açısından pazarlık için ellerinin daha da güçlenmesi
demek olacaktır!..
İkinci
nokta ise; Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci turunda, kişi diktatörlüğüne yani Başkanlık sistemine
karşı olanlar İhsanoğlu’na oy verir ve Erdoğan kazanamazsa, Türkiye’de bütün
dengeler alt üst olur ve muazzam bir ‘demokrasi’ rüzgârı esmeye başlar! Bu,
ezilenlerin toparlanması; cesaretlenmesi; sokaklara çıkması, hakları için
mücadeleye girmesi için muazzam olanaklar açar! Yandaş medyanın kamuoyu
yoklamaları ile algılarımızı yönetmelerine, yenilgili düşünüş tarzını bizlerde
hakim kılmalarına izin vermemeliyiz!
Özetlersek, Birinci
turda dengeleri alt-üst etmek için
Demirtaş’a oy verin. Aslında seçimlerle sosyal değişimlerin elde
edilemeyecek olduğunu bildiğimizden, ve bunun bir protestosu karakterli tercih oldugunu bilerek
verilmeli. Verilmeli çünkü en önemlisi de boykot
ederek başkanlık sistemine oy verir duruma düşmemek için!
İkinci
turda ise İhsanoğlu’na oy verin! ideal bir aday olduğu için değil, sadece ama
sadece seçilmesi için! Çünkü ona verilen oylar aynı zamanda başkanlık sistemine
karşı duruşu da ifade edeceği için!
Bugün,
Cumhurbaşkanlığı seçiminde, "boykot" demek, yukarı da saydıklarımızın
hepsini elinin tersiyle itmek demektir! Erdoğan'ın ilk turda kazanması
demektir! Ve Erdoğan'ın özlemi olan "başkanlık sistemi" ile kişi
diktatörlüğü zaferini elde etmesi anlamına gelir!
Ancak
taktik politikalardan yoksun, sürecin özgünlüklerini okuyup bilimsel
analizlerini yapamayanlar özlemlerine uygun adaylar ararlar! Geniş ve stratejik
düşünenler, karşı tarafın içinde de taraftar bulacağını bilir! Önyargıları
yıkacak; karşı taraftaki bölünmeleri ve tereddütleri arttıracak adaylar;
formülasyonlar ararlar ve onlara oy verirler!..