25 Temmuz 2014 Cuma

Cumhurbaşkanlığı seçimleri ve tavrımız!..

H.GÜRER
Temmuz, 2014

Toplumsal değişimler, şüphesiz ki  kitlesel mücadelelerle sağlanır! Ancak bu durum, geniş kitleleri örgütleyecek ve kucaklayabilecek esnek ve taktik politikalara baş vurul(a)mayacağı anlamına gelmez!

Türkiye Devrimci Hareketin tarihi, seçimler karşısında adeta bir "politikasızlık" halini alan "boykot" ile yıllarca başvurulan yöntem(sizlik)den ibaret ola gelmiştir. Kitlelerin katılacağı toplumsal alt-üst oluşlar, kitlelere öncülük iddiasında bulunan hareketlerin, "somut durumun somut tahlilleri"ni yaparak, somut ve taktiksel yelpazesi geniş politikalar belirlemekle mümkün olacaktır.


Seçim süreçleri, kitlelerin en yoğun politik tartışmalar yürüttüğü süreçlerden biridir. Ve devrimci-demokrat güçler bu sürecin gerisinde kaldığı an, kitlelerle bağlarının koptuğu an'dır! Keza, seçim süreçleri, doğru değerlendirildiğinde, devrimci-demokrat güçlere en fazla hareket alanı sağlayacak, karşı tarafı zayıflatıp-yıpratacak, veya hareket alanını sınırlı da olsa daraltacak, iç yüzünü kitlelere teşhir ve deşifre edecek, kimi zaman etkin, kimi zaman ise pasif taktik ataklarda ve hamlelerde bulunmasını sağlayacak süreçler olarak görmek gerekir!..

Seçim süreçlerindeki ajitasyon ve propagandada demokratik hedef ve özlemler talep edilmeli ve öne çıkarılmalıdır! Devrimci-demokrat güçler için, bunların dile getirilmesi ve oy istenmesi arasında bir zorunlu ilişki ol(a)maz! Öyleyse bugün, bizler demokratik özlem ve hedefleri dile getirip, oyların hiç de tutarlı demokrat olmayan bir adaya verilmesini isteyebiliriz!.. Örneğin, "boykot" edilerek kullanılmayacak oyların fiilen yok olacağı, daha berbat bir adaya yarayacağı koşullarda, daha az berbat olanına oy verilmesini isteyebiliriz!..

Devrimci-demokrat güçler, kitlelerden adaylar için oy isterken, adayların iyi-doğru veya dürüst oldukları için değil, ve en önemlisi de seçilmeleri halinde bir şeyleri değiştirecekleri, özlemlere cevap olacakları için değil, aksine bu durumun ne kadar mümkün olmadığını dile getirirler! Bozuk bir sistemde, tek-tek bireylerle, seçilmiş adaylarla bir sistemin köklü değişimi ol(a)mayacağını ifade ederler! Ama sistemin surlarını dövecek güçlü gürzleri elde edene kadar da, bu taktik politiklardan kendilerini yalıtmazlar!..

Bu seçimlerde, mevcut devlet mekanizması yerinde durduğu sürece en küçük bir demokratikleşmenin olamayacağı anlatılmalıdır kitlelere!  Verili somut duruma baktığımızda, Erdoğan dışında ki adaylara,  özellikle de Demirtaş’a verilecek oy'ların güçler dengesini değiştireceği; Erdoğan’ın ilk turda kazanmasını engelleyeceği gerekçeği ile hareket edilmelidir!..

"Ne yapmalı?"
Bu soruyu Lenin 1901 yılında sordu. Yanıtını da üç temel nokta da birleştirdi. Bugün bizler "Ne yapmalı"yız diyoruz. Buna vereceğimiz yanıtımızda iki ana noktada olacak!

Birnci nokta; Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ilk turunda “Laikler”in, Alevilerin ve seçimleri "boykot" diye protesto eden sol grupların oyları Demirtaş’a yönelir ise ve Demirtaş'ın oyları yüzde onu geçerse Erdoğan ilk turda kazanamayacaktır. Bu Erdoğan açısından bir yenilgi olacağı gibi, AKP'nin nispeten gücünü yitirmesine ve Kürt'lerin oylarına daha fazla mecbur kalmasına yol açar. Buda Kürtler açısından pazarlık için ellerinin daha da güçlenmesi demek olacaktır!..

İkinci nokta ise; Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci turunda,  kişi diktatörlüğüne yani Başkanlık sistemine karşı olanlar İhsanoğlu’na oy verir ve Erdoğan kazanamazsa, Türkiye’de bütün dengeler alt üst olur ve muazzam bir ‘demokrasi’ rüzgârı esmeye başlar! Bu, ezilenlerin toparlanması; cesaretlenmesi; sokaklara çıkması, hakları için mücadeleye girmesi için muazzam olanaklar açar! Yandaş medyanın kamuoyu yoklamaları ile algılarımızı yönetmelerine, yenilgili düşünüş tarzını bizlerde hakim kılmalarına izin vermemeliyiz!

Özetlersek, Birinci turda dengeleri alt-üst etmek için  Demirtaş’a oy verin. Aslında seçimlerle sosyal değişimlerin elde edilemeyecek olduğunu bildiğimizden, ve bunun bir  protestosu karakterli tercih oldugunu bilerek verilmeli. Verilmeli çünkü en önemlisi de boykot ederek başkanlık sistemine oy verir duruma düşmemek için!

İkinci turda ise İhsanoğlu’na oy verin! ideal bir aday olduğu için değil, sadece ama sadece seçilmesi için! Çünkü ona verilen oylar aynı zamanda başkanlık sistemine karşı duruşu da ifade edeceği için!

Bugün, Cumhurbaşkanlığı seçiminde, "boykot" demek, yukarı da saydıklarımızın hepsini elinin tersiyle itmek demektir! Erdoğan'ın ilk turda kazanması demektir! Ve Erdoğan'ın özlemi olan "başkanlık sistemi" ile kişi diktatörlüğü zaferini elde etmesi anlamına gelir!

Ancak taktik politikalardan yoksun, sürecin özgünlüklerini okuyup bilimsel analizlerini yapamayanlar özlemlerine uygun adaylar ararlar! Geniş ve stratejik düşünenler, karşı tarafın içinde de taraftar bulacağını bilir! Önyargıları yıkacak; karşı taraftaki bölünmeleri ve tereddütleri arttıracak adaylar; formülasyonlar ararlar ve onlara oy verirler!..