H.GÜRER
17 Şubat, 2015
Kadın cinayetleri, siyasi anlayışın ataerkil
ürünüdür! Ve tetikçileştirilmiş bir toplum eliyle yaptırılan politik cinayetlerdir! İktidarda
ki siyasal erkin, aslında nasıl bir toplumsal düzen düşlediğinin, düşlenen bu
sistemde kadının yerinin neresi olacağının da açık ifadesidir! Kadın
cinayetleri mevcut sistem tarafından beslenmekte, haklı ve meşru
gösterilerek teşfik edilmektedir! Bunu daha açık ifade etmek için, bu ülkeyi
yöneten kimselerin, kadına bakış açıcını ortaya koyan, kadına karşı uygulanan
şiddet ve cinayetleri teşvik eden ifadelerini aktarmamız yeterli olacaktır.
Bir ülkenin bir dönem başbakanı şimdinin
ise Cumhurbaşkanı “Ben zaten kadın erkek eşitliğine inanmıyorum” derse, Onun
yardımcısı Bülent Arınç’da “kadın iffetli olacak, herkesin içerisinde kahkaha
atmayacak” diyerek kafa kafaya verip bir ülke yönetilirse; Yine aynı ideolojik
dereden su içen ve aynı partinin maliye bakanı olan Mehmet Şimşek’de “Kadınlar
iş aradığı için işsizlik yüksek” der! İşsizliğin nedenini bile kadına
bağlarlar. Ama bunlarda yetmez, aynı partinin genel meclis üyesi sıfatını
taşıyan Erhan Ekmekçi’nin ise “Kızlar okuyunca erkekler evlenecek kız
bulamıyor” diyerek başbakanına, onun yardımcısı ve maliye bakanına inciler
dizer!
Keşke bu kadarı ile sınırlı olsa, aynı
siyasal yapının ‘Orman ve su işleri bakanı’ Veysel Eroğlu’ndan iş isteyen bir
kadına “Evdeki işler yetmiyor mu?” diyerek kadını eve hapsetmeye çalışan, bir
bakana sahip ise bu ülke, “Anası tecavüze uğruyorsa neden çocuk ölsün? Anası
ölsün.” Diyebilecek zihniyette ki Melih Gökçek gibi birinin, bir ülkenin
başkentinin belediye başkanlığını yapıyorsa, balık baştan kokmuştur zaten! “Tecavüze
uğrayan doğursun, ‘gerekirse’ devlet bakar.” Diye düşünen Recep Akdağ gibi bir “sağlık
bakanı” olursa, “Tecavüzcü, kürtaj yaptıran tecavüz kurbanından daha masumdur.”
Diyen Ayhan Sefer Üstün gibi iktidar partisi milletvekili zihniyetinde birisinin
“İnsan Hakları Komisyonu Başkanı” olursa, bu ülkenin ne halde olduğunu buyrun
siz düşünün!
Bunlar işin siyasi yönü. Ya peki hukuksal
yönü ne durumda? Bir ülke düşünün ki, hukuğu uluslararası normlara/kriterlere
göre değil de, her iktidar tarafından kendi siyasal hizmetine göre düzenlesin! Bir
ülkede hukuk’u “hukuk” yapan siyasal
iktidar ise, o “hukuk” da ancak
iktidarı ve onun ideolojisini meşru kılacaktır. Ve “hukuk” orada siyasetin köpeği haline getirilmiştir! Durum tahmin
edileceği gibi vahim bir durumdadır!
Şimdi ise, bir cinsin bir başka cins
tarafından hunharca katledilmesiyle, istenen toplumsal yapıya ulaşmak için, bir
cinsi katil cins haline getiren ve
onun katliamlarına “hafifletici”, “meşru” gerekçeler sağlayan, ‘hukuk’un, tam
olarak ne olduğuna, sosyal medyada yer verildiği çarpıcı özetlerini aktararak
göz atalım!
Tecavüzünü kameraya kaydeden sapığa
mahkeme tarafından “eski sevgilisiymiş” indirimi veren, “tecavüz esnasında
bağırmıyorsa, rıza göstermiş sayılır” diyilerek, tecavüzcüye cezadan indirim
sağlayan bir “hukuk”la karşılatı bu ülke!
Tecavüz ederken suç üstü yakalanan
tecavüzcüye, “henüz tecavüzün
gerçekleşmediği” yani “yarım kaldı” indirimi veren, üvey kızına tecavüz
edip, “kızın ruh sağlığı bozulmadı
raporu”ndan dolayı tecavüzcüye indirim veren bir “hukuk” var bu ülkede! Ormanda saldırıp, döve-döve çırılçıplak
soyan, ancak, astım krizi geçirerek bayılıp yakalanınca, “isteseydim
yapabilirdim” savunmasından dolayı “cezasında indirim gerekçesi” yapılan bir hukukla
yöntilen bir ülke!
Tecavüz edip hamile bırakan, sonra da
“zaten bakire değildi” indirimi ile tecavüzcüyü mükafatlandıran bir “adalet”in
olduğu ülke. Bu ülkede, tanımadığı birine saati soran eşini delik deşik ederek
öldürüp “cilve yaptı” indirimi alan var! Yine bu ülkede, Eşini öldürüp, “kot giyiyordu,
piercing takıyordu, çantasında doğum control hapı buldum” indirimi alan var. Kadın
programında “babam bana tecavüz etti” diyen kızını öldürüp, “babasını
kamuoyunda mahcup etti” indirimi alan var.
Burada tek suçlu suçları işleyenler, yada
onlara bu kadar “hafifletici” nedenler öne sürerek ceza veren hakimler midir?
Bu suçluları savunurken bu tür iğrençce gerekçelerle ceza indirimi isteyen
avukatlarda bunun bir parçasıdır. Ancak, işin temeli ise yukarıda da ifade
ettiğim gibi, hukuk’u kendi siyasal meşruluğuna göre düzenleyen sistemin ta
kendisidir!
* * *
Taşları bağlayıp, köpekleri salan bir ülke!
Unutmayalım, bu ülkede
insanları öldürenler, diri-diri yakanlar zaman aşımına uğrar serbest bırakılır.
Bu ülkede tecavüz, şiddet, cinayet, insan öldürme, yakma, işkence ve daha bir
çok şeye ceza verilmez. Bu ülkede sosyalist-komünist olur, düşünürseniz
bedeniniz işkencelerde, ömrünüz zindanlarda geçer! Bu ülkede insanlığa karşı suçlar işleyen katiller
serbest bırakılır. Cinayetler ve katliamlar zaman aşımına uğrar! Korkarım ki,
Özgecan’ı katleden katillerinde akibeti böyle olacak!
On-binlerce kaybedilmiş
insandan, mezarları bilinmeyen kimselerden on yıllardır haber alınamayan bir
ülkede yaşıyoruz. Her oturduğunuz taşın, yürüdüğünüz toprağın, uyuduğunuz evin
altında, veya suyunu içtiğiniz kuyunun
dibinde bir veya bir çok insanın cesedinin olmadığını nerden biliyoruz? On-binlerce
insan kaybedildiği bu ülkede, bu insanlar nerede? Yani burası, hesabı sorulacak mezarlıklarla dolu bir ülkede!
Sivas katliamı sanıklarının akibeti
herkesçe biliniyor. İnsan yakmanın cezası “zaman aşımı” oldu bu ülkede. Keza
hatırlayalım, 188 kişiyi domuz bağı ve türlü işkencelerle öldüren, 18
hizbullahçı katil “CMY’nin 102. Maddesi uyrınca tahliye” edilmişti. Yine zirve
yayınevinde 3 kişiyi vahşice katledenler “yasal düzenlemelerle” serbest
bırakılmışlardı. Hrant Dink cinayetinde ki alaniliğe karşın, insanlarla dalga
geçiyorlar adeta. İçerisinde devrimciler, bilim insanları, sendikacılar,
yazarlar, öğrenciler, aydınlar ve düşünürlerinde bulunduğu onlarca insanı
katleden katiller serbest bırakılıyor. Ve daha Geçtiğimiz günlerde ise 7 TİP’li
öğrenciyi boğarak katleden katil de serbet bırakıldı. Yani burası, hesabı sorulacak cinayetlerle dolu bir ülke!
Yukarıda sıraladıklarımızın hepsi, adı
Türkiye denen bu ülkede yaşandı/yaşanıyor ve maalesef yaşanmaya devam edecek!
Ve bu ülkede, tüm bunlara maruz kalan kadınlara, bu yapılanları “haklı” ve
“meşru” gören bir sistemi oturtmaya çalışan iktidar partisine ve aktörlerine
hala kadınlar tarafından oy verilerek iktidar olmalarına devam ediliyor!
Biran için şöyle düşünelim; (ama düşünürken an’ın sorumluluklarından
kaçıp, çözümü geleceğe erteleyip, tek başına eğitim vs ile çözümün mümkün
olabileceğini de düşünmeyelim!) Fazla değil, dünya klasiklerinden yılda en
az 12 kitabın okunduğu, sinema, tiyatro, bale, konser ve spor vb etkinliklere
katılındığı, toplumun önemli kesimi tarafından en azından bir enstrümanın
çalındığı, sanatın ve edebiyatın insana değdiği, kinin-nefretin değil sevmenin,
yaşama hakkının kutsallığından bahsedildiği, ihlal edenlerin ise en ağır
şekilde cezalandırıldığı bir toplumsal sistem de suç işlenir mi? O halde tüm
bunları üreten kaynak belli değil mi?