29 Nisan 2008 Salı

Düşünüş ve Yaşam Tarzımızda Etkin Olan Felsefi Akım ve Sosyal Pratiğimiz Üzerine (II)

H.GÜRER
29 Nisan 2008

“Herkes insanlığı değiştirmeyi düşünür.
Ama kimse önce kendisini değiştirmeyi düşünmez.[1]

Evet, biz önce değişime kendimizden, sonra ailemizden, sonra çevremizden ve sonra da toplumun çeşitli katmanlarından başlayarak insanlığın bir bütününe kadar değişim diyalektiğini uygulamalıyız. Yani önce değişime kendimizden ve çevremizdekilerden başlamak zorundayız. Aksi halde “Gerçeğin dağlarına umutsuzlukla çıkılmaz.“ diyen düşünür F.Nietzsche’nin bu ifadesinden farkımız kalır mı?

Bir önceki yazımızda doğru düşüncenin ortaya çıkış evresi, soru ve yanıt’ların bizim ve örgütlülüğümüz açısından önemi üzerine durmuştuk.

18 Nisan 2008 Cuma

Düşünüş ve Yaşam Tarzımızda Etkin Olan Felsefi Akım ve Sosyal Pratiğimiz Üzerine (I)

H.GÜRER
18 Nisan 2008

“İnsan bilmediklerinin esiridir,
Öğrendikçe Özgürleşir!”[1]

Genel bir doğru olarak ele alınan ve bildik ifadesiyle düşünme, klasik tanımıyla insanı diğer canlılardan ayıran, (esasen ayırmaz, ‘farklılaştırır’[2], bunun içinde ben cümlemi şu şekilde kurmayı tercih ediyorum) daha özlü ifadesiyle ‘farklılaştıran’ aklın bir fonksiyonudur! Daha basitleştirecek şekliyle ifade edecek olursak, Aklın bağımsız ve kendine özgü bir eylemidir. Bundandır ki İnsanın düşünen bir varlık olduğu söylemi sıkça rastladığımız diğer bir gerçektir.

14 Nisan 2008 Pazartesi

"Tanrıların Alacakaranlığı"

"Tanrıların Alacakaranlığı"
Marks’ın,artı-değer teorilerini yazarken, Kapital’in ikinci cildinin
Onyedinci bölümünde sermayeyi tanımlarken vardığı sonuçtur bu!
Bu sözler günümüze uyarlandığında söylene bilinir ki;
“Sermayenin alaca karanlığı”
Yada Marksın o beylik sözüyle;
“Burjuvazi için kıyamet günü”

H.GÜRER
14 Nisan 2008

Cenevre Halkevi 13.Kongresi Siyasi Perspektif Yazısı:
Genel Olarak Avrupa’da, Özel Olarak da İsviçre’de Siyasi ve Ekonomik Durum
Ve
Görevlerimiz!

Göç ve Göçmenlik olgusu;
Tarih, insan topluluklarının kitleler halinde veya bireysel olarak yer yüzü coğrafyasının bir bölgesinden bir başka bölgesine savaşlar, açlık, daha iyi şartlarda yasama isteği (ekonomik nedenler) gibi sebeplerden dolayı sürekli göç halinde olduğunu hep yazmaktadır.