14 Nisan 2008 Pazartesi

"Tanrıların Alacakaranlığı"

"Tanrıların Alacakaranlığı"
Marks’ın,artı-değer teorilerini yazarken, Kapital’in ikinci cildinin
Onyedinci bölümünde sermayeyi tanımlarken vardığı sonuçtur bu!
Bu sözler günümüze uyarlandığında söylene bilinir ki;
“Sermayenin alaca karanlığı”
Yada Marksın o beylik sözüyle;
“Burjuvazi için kıyamet günü”

H.GÜRER
14 Nisan 2008

Cenevre Halkevi 13.Kongresi Siyasi Perspektif Yazısı:
Genel Olarak Avrupa’da, Özel Olarak da İsviçre’de Siyasi ve Ekonomik Durum
Ve
Görevlerimiz!

Göç ve Göçmenlik olgusu;
Tarih, insan topluluklarının kitleler halinde veya bireysel olarak yer yüzü coğrafyasının bir bölgesinden bir başka bölgesine savaşlar, açlık, daha iyi şartlarda yasama isteği (ekonomik nedenler) gibi sebeplerden dolayı sürekli göç halinde olduğunu hep yazmaktadır.


Toplum Bilimciler, “İnsanların dini, iktisadi, sosyal, ekonomik, can güvenliği ve diğer sebeplerle topluluklar halinde veya fertler olarak bir yerden bir başka yere gitmesine göç“ demektedirler.! Günümüzde göç olgusu, kapitalistlerin yerli isçilere göre daha kötü koşullarda çalışmaya razı olan göçmen isçilere duyduğu ihtiyaçtan kaynaklanmaktadır.! “İleri“ kapitalist ülkelere gelen göçmen isçiler, ucuz emek güçleriyle kapitalistlerin yüksek miktarlarda artı-değer elde etmelerini sağlamaktadırlar.

Bu gün 130 Milyondan fazla insan kendi doğdukları toprakların dışında yaşamaktadır. Yine göçmen isçi çalıştıran ülke sayısı 1970 ve1990 yılları arasında % 42 den % 90`a çıkmıştır. Avrupa Birliği ülkelerinin topraklarında yaklaşık 19 Milyon göçmen yaşamakta. Bu rakama 4 Milyonluk mülteci durumunda olan insanları da eklediğimizde, sayı 23 Milyon kişiye yükselmektedir. Bu sayı birçok Avrupa Birliği üyesi ülkenin nüfusundan daha fazladır.!

Kapitalistleri göçmen isçi emeğine yönlendiren şey, bu emeğin “ucuz” olusudur.! İşsizlik oranlarının arttığı şu dönemde bile kapitalistler daha ucuza çalıştırabilecekleri için geri kalmış ülkelerden işçi getirtmektedirler. Diğer bir etmen ise Kapitalist ülkelerdeki nüfus hareketliliği ve genç enerjinin varlığı sorunu olmakla birlikte, doğum oranlarında ki düşüşle beraber emeklilik sigortalı yaşlı nüfusun artmasıdır!

Kapitalizim, daha fazla kar etme iç güdüsü ile daha ucuz iş gücü istihdam ederken, diğer taraftan geniş işçi kesimlerinin yaşam standartlarının düşmesi ile aşırı üretim krizi derinleştiriyor. Bu durum karşısında işsizlik hızla artarken, beraberinde sosyal sorunları da gittikçe ağırlaştırıyor!

Göçmen isçilerin sayılarını belirleyen burjuvazinin dönemsel çıkarlarıdır. Kapitalist sistemin krizinin daha da derinleştiği şu dönemde göçmen işçi sayısındaki artıştan dolayı ilgili devletler yeni tedbirler alarak, yeni yasal düzenlemelere gitmektedirler! (Örneğin; Yeni “yabancılar” ve ilticacılar yasaları gibi gerici ve ırkçı yasaların yürürlüğe girmesi vb) Bu gün olduğu gibi kriz dönemlerinde her zaman fatura yine göçmen isçi ve “yabancılara” çıkarılmaktadır.

Burada bir parantez açarak vurgulamakta fayda olacağını düşünüyoruz; kapitalist sermayedarlar daha ucuz iş gücü ile daha yüksek karlar elde etmek için gelinen aşamada fabrikaları kapitalist ülkelerden geri ülkelere bir gecede taşıyabiliyorlar! Kısa dönede Almanya’da OPEL fabrikasının kapanması ve fabrikanın bir başka geri ülkeye taşınmasıdır. Almanya’da asgari ücret olarak verilen 900 ile 1.200 euro civarında ki asgari ücret yerine, geri bir ülkede daha ağır koşullarda ve uzun saatlere çalıştırılan işçiler 150 ile 300 euro ortalamasında bir ücretle çalıştırılabilmekte. Buda Almanya’da bir işçiye verilen asgari ücretle geri bir ülkede ortalama 5-6 işçi çalıştırıla bilinerek sermayelerine sermaye katmaktadırlar.



SOSYAL DEMOKRASİNİN İFLASININ İSPAT BELGESİ: “YENİ YABANCILAR YASASI“ (AuG ) ve İLTİCACILAR YASASI ( AsylG)

İsviçre de durum;

İsviçre’de de, 24 Eylülde 2006 da kamuoyuna yansıyan adıyla “Blocher” yasaları olarak adlandırılan yeni yabancılar yasası ( AuG), ve yeni ilticacılar yasası ( AsylG) faşist UDS partisinin aktif ve kapsamlı olarak yürütmüş olduğu şovenist ve “yabancı” düşmanlığı politikalarıyla (hatırlayalım;kara koyun ak koyun afişlerini, işsizliğin nedeninin biz göçmenler olduğunu, göçmenlerin kriminal unsurlar olduğunu ifade eden gazete yazıları,afişler,tv programlarını vb leri!) Halk oylamasına sunularak kabul ettirildi.

Yasa karşıtı çevreler isimlendirme konusunda Blocher adını ön plana çıkarıyorlardı. Sanki bu işin tek sorumlusunun Blocher olduğu o, olmasa her şeyin iyi olacağı şeklinde bir yanlış yönlendirme yapılmakta. Bu tür yanlış yönlendirmeler, bizlerin gerçek sorumluları görmemizi engelleyen yanıltmalardır. Oysa bu yasalar yıllardan beri hazırlanıyor ve bir çoğu da pratikte de uygulanmaktaydılar. Yapılamak istenen sadece işi yasal kılıfına uydurmaktı. Blocher ait olduğu sınıfın, Burjuvazinin sağ muhafazakar faşizan eğilimli kesimin sözcülüğünü yapan birisiydi.

İsviçre ve göçmenler;

İsviçre`de yaklaşık 7,5 milyon kişi yasamakta ve bunun Bir milyon altı yüz bin`ini göçmenler oluşturmaktadır. İsviçre`de yaşayan göçmenlerin toplam nüfus içindeki oranları ise 2005-2006 yılı verilerine göre % 20.3 tür! Bu da nüfusun 1/5`ine tekabül ediyor demektir. Yani İsviçre’de yaşayan her beş kişiden birisi göçmen asıllıdır!

Göçmenlerin % 58.7’si (Bu yaklaşık olarak 883.900 kişiye tekabül eder), AB ve EFTA ülkelerinden gelenlerden oluşuyor. Yine % 28.7’sini (yani 624.500 kişi), Avrupa Birliği üyesi olmayan ülkeler ve değişik kıtlardan gelenlerden oluşmaktadır.  Buna ek olarak 100.000 kişilik “kağıtsızlar” olarak tabir edilen İsviçre’de oturumu olmadan kalan insanların yanı sıra, 48.200 kişide ilticacı durumundadır.

Göçmenler ve çalışma yaşamı;

Toplam nüfusun (15-64 yaş arası) % 67’si yani 3.974.000 bin kişi çalışıyor. Göçmenlerin çalışan nüfus içindeki oranı % 20.9 ( yani 829.000 bin kişi). İsviçre`nin emek gücünün 1/5’i onların deyimiyle “yabancılardan” yani göçmenlerden oluşuyor! 2006 yılının ikinci yarısında İsviçre kimliği taşımayan işsiz sayısı 12.000 kişi. Bu sayının toplam işsizlik içindeki oranı ise %1.5’ tir!

Günlük olarak İsviçre’ye çevre ülkelerden (Almanya ve Fransa) gelen “sınır işçisi” olarak adlandırılan işçilerin sayısı ise 178.000 bin kişidir! Kısa süreli çalışma iznine sahip olanların sayısı ise 56.000 bin kişi ve çalışma iznine sahip ilticacıların sayısı da 10.000 kişidir! AB ve EFTA ülkelerinden gelen göçmenlerin % 62`si (522.000 bin kişi) çalışmaktadır.

Bunların ülkelere göre dağılımı:
% 20.5`i İtalyan,
%19.5` i Batı Balkan,
%11.6` sı Portekiz
%11.3` ü  Almanya

Almanya`dan ve Portekiz`den gelen göçmenlerin bir önceki döneme göre yaklaşık %10 oranında artış varken, Bati Balkanlardan gelenlerde %2.5’luk bir gerileme görülmektedir. Göçmenlerin %30`u inşaat sektöründe çalışmaktadır. 2006 yılının ikinci yarısında toplam 185.000 bin kişilik işsizin, 104.000’ini İsviçre vatandaşı olanlar oluştururken, kalan 81.000 bin kişisini ise göçmenler oluşturmaktadır.

Genel olarak ele alırsak;
- Çalışan Nüfus (15-64 yaş)          % 67.00
- Çalışan Erkek (15-64 yas)          % 75.01
- Çalışan Kadın                                % 59.03
- Çalışan İsviçreliler                        % 65.04
- Çalışan Göçmenler                      % 73.03
- Çalışan İsviçreli erkekler                         % 73.04
- Çalışan İsviçreli kadın                  % 58.02
- Çalışan Göçmen erkek                % 81.02

Yukarıdaki rakamlar bize göçmenelerin genel nüfus içindeki oranlarıyla, çalışma nüfusu içindeki oranlarının aynı (1/5) olduğu halde, çalışan nüfus içindeki göçmenlerin oranı İsviçrelilerden %8 daha fazla! Olduğunu göstermektedir. Aynı fazlalık kadın ve erkek çalışan nüfusta da görülmektedir. Bir çok göçmen işçinin kendi ülkelerinde aldıkları mesleki eğitimleri İsviçre’de tanınmadığı için meslekleri ile ilgisi olmayan başka iş kollarında (ki bu iş kolları genelde İsviçrelilerin çalışmak istemediği hizmet sektörü veya ağır iş kolları olmaktadır!), yardımcı işçi statüsünde çalıştırılarak daha ağır sömürüye ve ayrımcılığa tabi tutulmaktadırlar!

Tüm Bunlar Karşısında Halkevi Olarak Görevlerimiz Nelerdir?

Biz Ne İstiyoruz?

ü  İnsanlık onuruna yakışmayan ve ileride İsviçre`yi Hitler Almanya’sına çevirecek bu ırkçı ve gerici yasalar geri çekilerek daha adil yasalar hazırlanmalıdır!

ü  Sermayenin olduğu gibi, emeğin de serbest dolaşım hakkı olmalı, isteyen istediği ülkede hiç bir kısıtlama olmaksızın çalışa bilmelidir!

ü  İsviçre’de bulunan tüm kağıtsızlara oturuma ve çalışma izni verilmelidir!

ü  İsviçre’de yaşayan tüm göçmenlere eşit hak ve yükümlülükler verilmelidir!

Cenevre Halkevi Olarak Örgütsel ve Pratik Olarak Neler Yapmalıyız?

Genelde Avrupa’da, Özelde ise sağcı partilerin iktidara gelerek göçmen emekçileri hedef alan yasalar çıkararak ve buna paralel olarakta uygulamalar içerisine girildiği hepimiz tarafından bilinmekte. Suların kaynamaya başladığı ve dereceli kutuplaşmaların yaşandığı böylesi bir süreçte, Demokratik bir Kitle Örgütü olarak sürece ve sürecin getirmekte olduğu ve getireceği sorunlara pratik, hızlı ve atak refleksler geliştirmek, bunun yol ve yöntemlerini, araçlarını oluşturarak daha geniş kesimlere ulaşmak bir zorunluluk olarak bizlerin karşısında durmaktadır. Bunu yaparken nasıl davranmalı? Nasıl hareket etmeli? Çıkş noktamız ne olmalıdır?

Tamda burada bir kaç önemli noktayı iyi belirlemeliyiz!
Bir; Hedef kitlemiz hangi kesim ve kimler olmalıdır ve bunlarla iletişim nasıl sağlanmalıdır?
İki; Hedef kitle olarak belirlenen bu kesimle sistematik olarak ilişki ağı nasıl kurulabilir? Niceliksel olarak bu bütün nasıl harekete geçirilebilir ve bu güç maddi bir güç haline nasıl dönüştürülebilir?

Üç; Hedef kitlenin dışında ki (yerli ve diğer halklardan göçmenlerle) kesimlerle nasıl bütünleşip aynılaşan sorunlar noktasında ortak hareket etme birlikteliği sağlanabilir?

Tüm bunları şu şekilde formüle edebiliriz;
Birinci nokta Cenevre Halkevi olarak, hedef kitle seçiminde hiç kuşkusuz ki yaşam tarzını bildiğimiz, sorunlarıyla haşır neşir olduğumuz, aynı sorunları yaşayıp, aynı dili konuştuğumuz, daha kolay iletişim kurduğumuz kesimleri hedef kitle olarak belirtmemiz objektif olacaktır. Doğal olarakta Cenevre Halkevi olarak hedef kitlemiz, Cenevre de yaşamakta olan Kürdistanlı ve Türkiyeli göçmen emekçilerdir! Tam da bu noktada, Cenevrede yaşamakta olan Kürdistanlı ve Türkiyeli potansiyeli masaya yatırmalı, karşı-karşıya kaldıkları ve yaşamkta oldukları sorunları iyi tespit edebilmeli ve bu sorunlara uygun politikalar geliştirerek ihtiyaçlara cevap olabilecek bir kurum haline gelmek zorundayız!

İkinci nokta bu kesimle sistematik olarak ilişki ağını kurmanın ve Halkevinin gerek çalışmalarını, gerekse gelişmelere, sürece ilişkin politik tavrını, bakış açısını ve yaklaşımını bir bütün olarak ifade edebilecek süreli bir Kültür, Sanat ve Edebiyat niteliğinde yayın organı, bir bülten sistemli ve istikrarlı bir şekilde çıkarılarak kitlelere ulaştırılmalı, posta ağı oluşturulmalıdır.

Üçünsü nokta Kitlelerle gelişecek acil sorunlar ve olaylar üzerine hızlı iletişim kurabilecek insan ilişkileri, teknik araçlar,  telekominikasyon materyallerinin açığa çıkarılması ve kullanımı noktasında uzmanlaşma çalışmalarının yürütülmesi!

Dördüncü nokta anlık gelişmelere ve olaylara ilişkin hızlı ve seri bir şekilde aktif tavır takınan, gerici, ırkçı, faşizan uygulama ve pratiklere ilişkin uluslararası düzeyde protesto ve kınayıcı bildiriler çıkararak, ilerici, devrimci ve demokratik muhtevalara sahip her ilerici öğeyle de bütünleşen, dayanışan ve destekleyen açıklamalarda bulunmak!

Beşinci nokta kitlelerle Halkevini, Halkevi ile kitleleri bütünleştirmek için, sosyal, kültürel, sanatsal ve politik aktivitelerin örgütlenmesi, halkevinin bir kültür merkezi işlevine kavuşturulması, bunun içinde insani ilişkilerin düzeyli ve seviyeli bir hatta şekillendirilmesi zorunludur. Kitlelerle ilişkilerin gerek Halkevi Yönetim Kurulu ve diğer organ üyeleri üzerinden ve gerekse bir bütün olarak Halkevi üyeleri üzerinden olumlu bir şekilde yürütülmesi halinde, Halkevi'nin dışındaki kesimle bütünleşmesi daha kolay sağlanacaktır.

Altıncı nokta hedef kitlenin dışında ki kesimle, sürekli olarak aktivitelerine, çalışmalarına katılarak destek sunmak, kurumlar arası diyaloğun geliştirilmesinin önünü açmak, pratik olarak gerekli A/P materyalleri ile etkinliklerde yer almak etkin tavırlar takınmak, resmi kurumlarla diplomatik ilişkiler yürütmek şeklinde özetleyebiliriz.



ü  Irkçılığa ve Ayrımcılığa Karşı; Yaşasın İşçilerin Birliği, Halkların Kardeşliği!
ü  Entegrasyon adı altında Zoraki Asimilasyona ve Burjuva Entegrasyona Hayır!
ü  Demokratik Hak Eşitliğine Evet!
ü  Göçmen İşçiler, İşsizler ve Emekliler İçin Tam Hak Eşitliği!
ü  Yaşasın Enternasyonal Dayanışma!


Yararlanılan Kaynaklar:
Bu yazi hazırlanırken 27/12/05 Tarihinde Vania Alleve, Natalie Ammann, anni Lanz, Marc Spescal’in hazırladığı www.auslaendergezetz-nein.ch adresinde yayınlanan Almanca metinden, UNIA sendikasının arşiv bilgileri, Bundesamt für İstatistik`in verilerinden ve Migration Politik adlı yayın organından, İsviçre Türkiyeli İşçiler Federasyonu İTİF’in “Biz Yabancı Değiliz” isimli broşüründen,  yararlanılmıştır.


Cenevre Halkevi
14 Nisan 2008
13.Dönem Yönetim Kurulu Adına

H.Gürer