8 Mart 2009 Pazar

Gençlik örgütlenmesi üzerine!

H.GÜRER
Mart, 2009

Her birey, toplumsal yaşam içerisinde üretim araçları karşısında ki duruşu, onunla olan ilişkileri ve bu ilişkiler karşısında ki konumuna göre bir sınıfı temsil eder ve bu sınıfın yaşam biçimini ve kültürünü oluşturur ve taşır. Dolayısıyla da her bireyin yaşam tarzı ve pratiği bir sınıfa tekabül eder. Ve doğal olarak da her birey toplumsal yaşam içerisinde bir sınıfsal öz’e sahiptir. Sosyoloji ve sosyal psikoloji kuramlarında gençlik genellikle dinamizm, değişim ve yenilenme kavramlarıyla birlikte anılır. Bu yüzden, “gençliği kazananlar geleceği kazanırlar” sözü hemen her kesimce genel kabul görür. Bundan dolayı da her sınıf gençliğe özel önem gösterir, onlara dair bir dizi politika oluşturur ve devreye sokar. bu politikalar gencin çeşitli sosyal sınıf ve katmanlar içindeki safını belirlemesine hizmet eder.


Sınıflar ve Üretim İlişkileri Karşısında ki Yerleri:
Gündelik yaşamı üreten ve aynı zamanda da bu üretim araçlarının mülkiyetinden de yoksun bırakılan işçi sınıfıdır. Bu yüzden de yaşayabilmek için işgücünü satmak ve doğrudan doğruya üretim araçlarını elinde tutan bir avuç azınlık (kapitalistlere) için artı değer, sermaye üretmek zorunda olan modern ücretli işçilerden oluşan sosyal bir sınıf olan işçi sınıfı, toplumun geçim araçlarını herhangi bir sermayeden elde edilen kârdan değil, tamamıyla ve yalnızca kendi emeğinin satışından sağlayan; sevinci ve üzüntüsüyle, yaşaması ve ölmesiyle, paylaşımları ve dostluğuyla kısacası tüm varlığıyla emek veren ve üreten bir sınıftır.

Aylak, asalak ve sömürücü bir sınıf olan burjuvazi, üretim araçları karşısında ki duruşu ve onunla ilişkileri bakımından tam bir asalak sınıftır. Burjuvazi kendi iktidarının getirdiği çürümüşlükleri bir bütün olarak toplumun her katmanına ve kitlelere ve esasta da gençliğe dayatıyor. Buda, yaşam biçiminde bencillik, toplumsal sorunlarda duyarsızlık, yardımlaşma ve dayanışma duygusundan yoksunluk vb. olguları besleyip büyütüyor. Tüm bunların etkili olması da insanda yarattığı yabancılaşmanın bazı görünümleri halini alıyor. Hiç şüphe yok ki, toplumun en ileri ve dinamik güçleri olan devrimciler de kimi durumlarda bu çürümüşlükten etkilenebilirler. Burada temel nokta olarak ele aldığımız şey, kapitalist sistemden kaynaklı yaşanan bu yabancılaşmaya ve çürümeye karşı örgütlü bir karşı koyuşun olup olmadığıdır. İşte tamda bu noktada Örgütlü yaşamın önemi ve rolü ortaya çıkar.

Örgütlü yaşam,
Örgütlenmiş yaşam ve Özgür İnsan!
“Örgütler insanlar için vardır,
insanlar örgütler için değil!“

İhtiyaçların ve gereksinimlerin zorunlu bir sunucu olan örgütlenme ve Örgüt, aynı zamanda da insanın işbirliği gereksiniminden doğar. İnsanın tek başına başaramayacağı işleri başarmak için birden fazla insanın güç ve eylemlerinden yararlanmaya, onları kendi gücüne katmaya çalışılır. Örgüte kan veren, ona can veren insan öğesidir. Nasıl ki damarlar insan vücudunu bir ağ gibi örmüşse ve yaşamı sağlayan o kırmızı sıvının dolaşımını sağlıyorsa, insan da örgütü bir ağ gibi sarmıştır. Damarlardan biri yada birileri işlevini göremediğinde vücutta kanın dolaşımında ve arızalar, aksamalar ortaya çıkabilirse, örgütteki insandan kaynaklanan eksiklikler örgütlerin amaçlarına ulaşmasında engel bir durum yaratabilir. “Örgüt, belirlenmiş amaçları gerçekleştirmek için iki yada daha fazla insanın bir araya gelmesi, yapılacak işlerin tanımlanıp, bu tanımlamalara uygun birimlerin oluşturulması , işle ilgili olarak bir araya gelenler arasında etkili bir iletişim sisteminin kurulması, iş görme biçimlerine ilişkin ilkelerin belirlenmesi sonucu oluşan yapılara”[1] verilen addır.

Devrimci yaşamın örgütlenmesi YDG gibi bir anti-emperyalist gençlik örgütlenmesinde son derece önemlidir. Bizler için devrimcilik, bir yaşam biçimidir. O halde bu yaşam biçimini kendi kişiliğimizde, düşünce dünyamızda ve sosyla pratiğimizde hakim hale getirmek, içselleştirmek zorundayız. Tüm yaşamları boyunca üretim içerinde olmak zorunda kalan bizler, üretim içerisinde kaldığımız süre boyunca paylaşımı, kollektif çalışmayı, işbölümünü ve disiplini yaşayarak kavrarız ve kendi yaşam normlarımız haline getiririz.  YDG aktivistlerinin bütünü ise bu basit gerçeklerden harekete geçmeli ve kendi yaşamları içindeki zaaflara karşı acımasızca mücadele etmesi gerekmektedir. Bu zaafların kimilerini sıralayacak olursak, disiplinsiz yaşama, plansız çalışma, paylaşımlarda ve şeffaflıkta yetersiz kalma vb. Oysa, güne örgütlü başlamanın ilk adımı sabah erken kalkmaktır. Tüm haftayı ve her günü çok iyi bir çekilde programlamak, programımızda aksaklıklara neden olabilecek şeyleri önceden tespit etmek örgütümüz YDG’ye karşı olan sorumluluklarımızdan biri olarak algılanmak durumundadır. Yine kaldığımız yerin, evimizin düzenli ve temiz olması, iş, ev, örgüt vb alanda ki her işimizin kollektif bir anlayışla ele alınıp örgütlenmesi, devrimci yaşam ve faaliyetin olmazsa olmaz yanlarından biridir. Evimizin derli toplu olmasından tutalımda yaşam tarzımızın düzenlenmesine kadar birçok konuda disiplin altına girmek, kendimizi yeniden üretmenin ve devrimcileştirmenin ilk adımıdır. Bu şekilleniş aynı zamanda yaşamımızla örnek olabilecek ve alınabilecek bir kişilik olabilmenin, üreten ve ürettikçe de yaşamı büyüten sınıfın ve emekçi halkın kültürüne yabancı düşmemek bize örgütlü yaşamımızda ve mücadelede çok ciddi avantajlar sağlayacaktır.

Güzel şeyleri ifade etmek ve onu sosyal pratikten kopuk bir şekilde ele alarak düşünmek tek başına bir şey ifade etmeyeceği gibi, düş ile pratik arasında ki açının uzaklığından dolayı inandırıcı misyonunu da yitirir. Aksine, söylemlerimiz ve sosyal ratiğimiz arasında ki açı ne kadar yakın olursa, kitlelere de o kadar güven verebilir ve desteklerini alabiliriz. Keza, anti-emperyalist bir gençlik örgütü olarak, binlerce-milyonlarca gençliğin politik, teorik ve örgütsel önderliğini yapabilecek bir YDG örgütlülüğünü inşaa etmek, tek başına teorik yaklaşımlarımızla değil, bu yaklaşımların göstergesi olan ve pratikteki iz düşümü olan ahlakımız, devrimci yaşam biçimimiz, disiplinli ve programlı çalışmamızla mümkün olacaktır.

Üyelerinin politikleşmesinde mesafe alamayan bir gençlik örgütünün, doğal olarak örgütlenmesinde, nicel ve nitel gelişmesinde de mesafe alınamayacağı bir gerçektir. Bu anlamıyla da YDG ailesinin her üyesi politikleşme yönünde ki adımlarını hızlı,seri, güçlü ve sık atmak durumundadır. YDG kolektifi, bu kolektifin üyelerinin başta olmak üzere, dışımızda ki yerli ve göçmen gençliği anti-emperyalist gençlik mücadelesinde ki pasif ve etkisiz konumunu kırıp, onlara önderlik etme ve bu mücadelenin özneleri haline getirme sorumluluğuyla karşı karşıyadır.

Yine YDG kolektifi, düşünsel ve eylemsel bazda, inanç ve fikirlerini bir arada yoğurabilen ve bu doğrultuda yaşamını örgütleyip anti-emperyalist geçlik hareketi içerisine girerek mücadele edebilecek, karanlıkta tek başına kalsa dahi yönünü bulabilecek ve her koşul altında gelişmeleri değerlendirip yorumlayabilecek, Analitik düşünme, problemleri/sorunları çözme yeteneklerinin geliştirilmesi için sistemli bir çaba harcan  bir gençlik ve bu gençliğin politik, siyasal ve örgütsel yetkinliğini sağlamış daha güçlü bir YDG örgütü yaratma sorumluluğuna sahiptir. Tüm bunlar için YDG kolektifinin bir bütünü esasın önünü açarak ve önünü görerek hareket etmelidir!

“Değişmeyen tek şey değişimin ta kendisidir!” diyalektik gerçekliğine bağlı kalarak, her şeyin değişim halinde olduğunu biliyoruz. Öyle ki değişim-dönüşüm doğanın olağan ve değişmez bir yasasıdır. Ama, bu değişim salt gelişme yönlü değildir, iyinin kötüye, güzelin çirkine, yeninin eskiye değişip dönüşebileceği gerçeği bir an olsun akıllardan çık(arıl)mamalıdır. Bizler değişim ve dönüşümün o karşı koyulmaz gücü karşısında bu değişimi başta insanların, sonra uluslar arası anti-emperyalist mücadelenin, ondan sonra da örgütümüz YDG’nin çıkarlarına uygun bir şekilde ele alarak sağlamaya çalışmak durumundayız.

Sonuç olarak; YDG’li gençler, Örgütü YDG’nin yarattığı kendi büyük birikimlerinden ve tabi ki tüm dünyada devrimcilerin ellerinde silah olan değerlerden öğrenecekler; ve yine YDG’liler, ısrarlı ve uzun soluklu bir anti-emperyalist mücadele için, kendi yaşamlarını sürekli yıkıp yeniden kuracaklardır!



 - - -

Not: Bu yazı Avrupa YDG örgütünün bir iç eğitim broşürünün hazırlanmasını içeren konu temalarından biri olarak kısa bir şekilde ele alınıp yazılmıştır ve YDG eğitim broşüründe basılmıştır.







[1] Çağdaş İnsan ve Örgütlü Yaşam. Doç. Dr. Coşkun Bayrak. Syf:95.