H.GÜRER
Nisan, 2009
‘‘Güzellik yoluyla, duyumsayan insan
biçim ve düşünceye götürülür;
güzellik yoluyla, düşünen insan geriye özdeğe götürülür
güzellik yoluyla, düşünen insan geriye özdeğe götürülür
ve yeniden duyu dünyasına kazanılır...
Güzellik iki karşıt durumu,
Doğumunun 128.yılı (25 Ekim 1881), Ölümünün ise
36.yılı (8 Nisan 1973), Guernica’yı çiziminin ise 72.yılı (1937) vesilesiyle, bir
bütün olarak Picasso’yu, sanatını ve onun toplumsal olaylara karşı
duyarlılığını ifade etmek gerekiyor.
Ünlü tablosu Guernica ile faşizmin insanlık dışı caniliğini ve sonuçlarını tüm dünyaya göstermesi bakımından da picasso, dönemin koşulları içerisinde anti-faşist mücadeleye son derece önemli katkıda bulunmuş ve faşizmi uluslararası düzeyde de teşhir etmiştir. Keza Guernica adlı eseri yanlızca faşizmi resmedip teşhir etmekle kalmamış, aynı zamanda tarihin en etkileyici politik eserleri arasında yer almayıda başarmıştır.
Ünlü tablosu Guernica ile faşizmin insanlık dışı caniliğini ve sonuçlarını tüm dünyaya göstermesi bakımından da picasso, dönemin koşulları içerisinde anti-faşist mücadeleye son derece önemli katkıda bulunmuş ve faşizmi uluslararası düzeyde de teşhir etmiştir. Keza Guernica adlı eseri yanlızca faşizmi resmedip teşhir etmekle kalmamış, aynı zamanda tarihin en etkileyici politik eserleri arasında yer almayıda başarmıştır.
Yaşadığı yüzyıl da (20.yy) sanatsal üretimlerinin
hemen hepsi, toplumsal bir süreci, bir kesiti ve olguları ifade eden üretimler
içerisinde bulunmuştur picasso. Halktan, toplumsal olgulardan kopuk bir
‘sanat’ın yerine, insanlığın duygu ve düşüncelerini, onların sevinç ve göz
yaşlarını, yaşanan bireysel ve toplumsal trajedi ve olayları işlemiştir
sanatıyla. Picasso’yu, sanatını icra ederken, insanları sanatının maddi kaynağı
ve hasadın üretildiği toprak olarak ele aldığını görmek mümkün. Öyle ki,
sürekli üreten bir usta, toprağı kardıkça da ekini büyüten ve bereketli bir
şekilde elde eden türden!..
Yaşadığı dönemin çizdiği çizgiler, gerek sanat
alanında ve gerekse dünya görüşü açısından zorlanarak kırılması gereken
sınırlardır adeta. Klasik resim sanatında geliştirmiş olduğu yöntem ve tarz,
onu ve tarzını bir akım olarak ele almayı gerekli kıldı. Picasso ve Georges Braque tarafından yapılan çizimler ve
çalışmalar, 1907 yılında Kübizm[2] denilen sanat akımının başlatılmasına ve çok geçmeden 1910
yıllarında da iyice yaygınlaşmasına vesile olurlar.
Şüphesiz ki, Kubizm’i bir akım olarak ortaya çıkarıp
yaygınlaştırmakla sınırlı değildi sanata olan katkıları. Diyebiliriz ki onun
derinliği, yaşadığı yüzyılda doğan bütün sanat akımlarına ilham vermiştir. Ve
pek tabii ki Georges Braque ile geliştirdikleri Kübizm akımı ile de tarihe
geçtiler. Bu bakımdan da sanata olan katkıları son derece zengin ve nitelikli.
Kübizm akımı; sanat camiasında bir çok kişi tarafından “anlaşılması zor,
karmaşık bir üslup” şeklinde yorumlanıyor olmasına rağmen, O; 20.yüzyılın en
etkin sanat akımı olarak kabul görüyor. Keza, Kubizm akımının en önemli
örnekleri olarak da bir genelevdeki beş
hayat kadınını ifade eden “Avignonlu
Kadınlar’’ isimli tablonun yanısıra (Les Demoiselles d’Avignon – 1907) İspanya İç
Savaşı’nı anlatan ve faşizmin resmini sembole eden “Guernica’’ (1937) adlı tabloları
kabul edilir.
Yaşamı:
“Yaptığım her
şeyi bugün çerçevesinde kalması dileğiyle yapıyorum…
Söylenmesi
gereken bir şey olduğunu düşündüğümde
ne geçmişi ne de geleceği düşünürüm,
Gerçek adı Pablo Ruiz
Picasso'dur. 25 Ekim 1881’de İspanya’nın Málaga şehrinde dünyaya gelen Picasso,
yaşamının ilk on yıllarını doğduğu kasaba Málaga’da geçirdikten sonra hayatının
çoğunu Paris'te geçirir. Kübizm akımını yaratan kişiden biridir. Modern
dünyanın bir parçası olan gazeteler, afişler, posterler, ve işaretler; hep Kübizm
akımının esin kaynaklarıdır onun için. Sanat dünyasında çığır açan Kübizm
akımının Georges Braque’la birlikte öncülüğünü yapar. Ona göre sanat; kendini
ifade etmenin en özgür şeklidir. Aynı zamanda Picasso, kendi çağının en üretken
ve en ünlü ressamlarından birisidir. O denli üretkendir ki; Guinness[4]
Rekorlar Kitabı'na göre ardından insanlığa, toplam 13,500 resim, 100,000 baskı,
34,000 kitap resmi ve 300 heykel ve birçok seramik ve çizim üreterek
bırakmıştır. Yine tüm bu eserlerinin genel dökümünün ardından 1973 yılında yapılan
eserlerinin toplam fiyat değeri ise ortalama 750 milyon dolar olabileceği
tahmin edilmiştir.
Mavi renk, çocukluğundan
itibaren Picasso’nun en sevdiği renk olmuş ve bu renk, ilk dönem resimlerinde
güçlü duyguları ve hüznü ifade edebilmek için kullanılmıştır. Bu dönem
picasso’nun çizimlerine en çok ağırlık veren yön ise yaşlılık, fakirlik ve ölüm
konuları üzerine eğilmesi olmuştur. Acı ve Hüzün, sevinç ve duygularını ve bir
bütün olarak yaşadıklarını mavi renk tonlarıyla çizimlerine ve tablolarına yansıttığı
bu döneme “Mavi Dönem” adını veren Picasso, resimlerinde güçlü duyguları ve
hüznü ifade edebilmek için çaba sarf etmiştir.
Birinci emperyalist
paylaşım savaşının ardından Picasso, “savaş sonrasında toplumsal çözülmeyi ve
teknolojik terörün yarattığı dehşeti resimlerine yansıtmaya başlar ve klasik
çizgisine geri döner.”
"Resimlerim beni
sürükler" der Picasso. “Ne Matisse, ne Mondrian, ne de Braque gibi modern
sanatın önde gelen isimleri Picasso'nun bu son sözünü onun kadar hissederek
yaşayabilmişlerdir. Sanatında her şey hisler ve arzular üzerine kurulmuştur
Picasso'nun. Amacı bir tutarlılık portresi çıkarmaktan ziyade his ve duyguların
doruk noktasını yakalamaktır. Yarattığı şekillerle ve bu şekillerin birbirleri
ile bağlantısı ile bu anlatmak istediği doruktaki duyguları ifade etmeye
çalışıyordu Picasso. Matisse ve Pierre Bonnard gibi renk ustası olmadığı bir
gerçek. Ancak Picasso sanatında metaforlar kullanarak adeta Vahi gibi bir ifade
katmayı başarıyordu. Bu özelliği ile modern sanat akımına baş kaldırıyordu.
Zira modern sanatta hikaye anlatımı yoktur. Ancak Picasso metaforlar[5] kullanarak gizlenmiş
bir şekilde hikaye anlatıyordu eserlerinde.”
Yaşamından Kısa
Kesitler:
1881 yılında İspanya'nın
Malaga şehrinde dünyaya geldi.
1937 yılında Guernica
tablosu ile İspanya İç Savaşı'nda bombalanan Bask bölgesinde ki Guernica
kasabasını ölümsüzleştirdi.
1949 yılında Picasso’dan
üyesi olduğu Komünist Partisi tarafından Paris'te düzenlenen Barış Kongresi
için bir afiş yapması istendiğinde Picasso bugün barışın simgesi olan güvercin
resmini yaptı.
1962 yılında Sovyetler
Birliği'nden İkinci Lenin Barış Ödülü'nü aldı.
1973 yılının Nisan
ayında Fransa'da öldü.
1980 yılında New York'un
ünlü Modern Sanatlar Müzesi'nde açılan Picasso sergisine 1 milyondan fazla
ziyaretçi gitti...
Ve… Guernica’nın Öyküsü!
‘‘Hayır,
resim
apartmanları süslemek için yapılmaz,
Picasso’nun yaşadığı
dönem ve dönemin içinden geçtiği ağır süreç tamda İspanya’da ki iç savaş
yıllarına rastlamaktadır. Bilindiği üzere İspanya İç Savaşı, 17 Temmuz
1936 ile 1 Nisan
1939 tarihleri arasında 3
yıllık bir dönemi kapsar. Bu iç savaş İspanya'da bulunan faşist General Francisco Franco'nun
komutasındaki milliyetçiler ile cumhuriyetçiler arasıda gerçekleşmiş bir iç
savaştır. Seçimle iktidara gelen Cumhuriyetçi “Halk Cephesi” koalisyonu
güçlerine faşist general franco’nun darbe yapma amaçlı başlatmış olduğu
ayaklanmayla başlayan iç savaş üç yıl sürmüş ve çok ciddi kıyımlara neden
olmuştur.
Almanya’da Hitler,
İtalya’da ise Mussolini faşistlerinin Franco’nun bu iç savaşta zaferle çıkması
için asker, uçak, ve cephane yardımlarında bulunurlar. 13,500 kişilik bir ordu
gücü Fas’dan İspanya’ya taşınır, bununla da sınırlı kalınmayarak ilerleyen
günlerde ise, çoğunluğu Alman ve İtalyan faşistlerinden oluşan ve Arap
askerlerinin de yer aldığı 200,000’i aşkın bir ordu gücü bölgeye sevk edilir. Bunun
üzerine adına sıkça rastladığımız “Enternasyonal Tugaylar” denilen ve ütopyayı gerçeğe dönüştürenlerden oluşan ve 55 ülkeden yaklaşık 45 bin gönüllü (bazı kaynaklar 60 bin
diyor) ile kurulan bu tugaylar, Franco, Hitler ve Mussolini faşizmine karşı çok
ciddi çarpışmalarda yer alırlar. Bu Enternasyonal Tugayların çoğunluğu aydın,
yazar, öğretmen, ressam, politikacı, doktor vb kişilerden oluşmaktadır. Enternasyonal
Tugaylar savaş sonuna kadar ciddi çarpışmaları sonucu 16 binden fazla
kayıp verilir. Artık umudun tükendiği '38 ekim günlerinde, daha fazla aydının
kaybını engellemek için cumhuriyetçiler enternasyonal tugayları lağvederek, özgürlük,
eşitlik
ve kardeşlik
uğruna düşünceleri, kalemleri, çekiç ve keskileri, spatulaları ve fırçalarının
yetmediği yerde kanlarını da verebilecek kırmızı karanfilli, siyah atkılı
dostlarını büyük bir törenle İspanyadan ayrılan enternasyonal savaşçılar halk
tarafından gözyaşları, öpücükler ve çiçeklerle uğurlanırlar. “1939 nisanında savaş bittiğinde Franco’nun hapishanelerinde
124 alman, 16 amerikan, 3 Arjantinli, 1 Bulgar, 1 Çinli, 1 Kübalı, 9 Danimarkalı,
32 Fransız, 25 İtalyan, 12 Norveçli, 28 Polonyalı, 1 Romen, 1 Meksikalı, 14 İsveçli,
9 Çekoslovak ve 5 Yugoslav vardı. hepsi kurşuna dizildiler; Hitler’e teslim
edilen almanlar hariç.”[7] Bu yazımız vesilesiyle Enternasyonal Tugaylar’ın 73.yıl
dönümünü ve bu tugaylarda faşizme karşı çarpışan devrimci-komünistleri de anmış
olalım. Onları anarken ve bu konuya (Enternasyonal Tugaylar’a) ilişkin yazımızı
sonlandırırken İspanya’da iki sene savaş cephesinde hemşire olarak bulunan, sonra da kendi
ülkesinde faşizme karşı savaşa katılan, şimdi 88 yaşındaki Rus kadının şu
söylediklerine ne demeli?
“İspanya savaşını
yitirdik. Ekim Devrimini çaldılar bizden. Büyük Lenin’e ihanet ettiler. Yeniden
başlamaktan başka çare yok. Teslim olacak halimiz yok ya!..”[8] sözlerinde ki o asil ve militan sözcükleriyle
sonlandıralım.
Bu savaşta Hitler “Kondor
Lejyonu hava taktikleri”ni ve teorilerini denemek için oldukça ideal bir fırsat
bularak bu deneylerini 27 Nisan 1937 yılında Bask alanında bulunan Guernica
adlı kasabanın bombardımanı ile gerçekleştirirler. Üç yıl sonra savaş yarım
milyon civarında ölü ve bir milyondan fazlada sürgünle 1 nisan 1939 yılında faşist
general Franco’nun “zaferi” ile sonuçlanır. Devamında ise tarih yaprakları 1940’ları gösterdiğinde “Çelik Pakt” adını alacak
olan Almanya-İspanya ve İtalya, yani Hitler-Franco ve Musolini üçlüsünün “dayanışma
paktı”nın temelleri de atılmış olur.
İşte böylesi savaşların,
alt üst oluşların ve faşizme karşı direnişlerin dört bir kıtaya yayıldığı bir
dönemde, Picasso’da sanatını siyasetten uzak tutamaz. İspanyada ki faşizmin ve
militarizmin bir insanlık trajedisine dönüştüğünü tüm dünya izlerken,
Picasso’da bu trajediye gözlerini kapayamamış ve bu trajedinin etkisi tüm
insanlarda olduğu gibi Picasso’da da ciddi etkileri olmuştur.
Faşist general Franco ve
onun militarist faşist birliklerinin Cumhuriyetçilere karşı başlatmış oldukları
iç savaş döneminde desteğini aldığı Nazi Almanya’sı ve İtalyan faşistlerini
mükâfatlandırmak için Bask bölgesinde yer alan Guernica isimli küçük yerleşim
birimi olan kasabayı Adolf Hitler’e (“bombardıman”
yapması için) sunmuştur. Hitler için Guernica, “savaş oyuncakları”nın
denenmesinden başka bir şey ifade etmemiştir. Nazi ordularının 26 Nisan 1937
yılında yaklaşık 4 saatlik bir saldırısı sonrası Guernica kasabasını adeta
İspanyol halkının iç savaşta faşizme karşı verdiği mücadelenin intikamını
alırcasına saldırmış ve bu küçük kasabada 1600
kişiden fazla insan vahşice katledilerek bir o kadarı da yaralanarak Guernica adeta cehenneme
çevrilmiştir.
Bu cehenneme çevrilmiş
kasaba karşısında susan insanlık, bakan ama görmeyen gözler, duyan ama
algılamayan kulaklara sahip olmuştu adeta. Picasso ise bu cehenneme çevrilen
kasabaya ve katledilen insanlara karşı susan insanlık yığınına dahil olmadı.
Tepkisini Guernica adlı resmiyle bakan ama görmeyen gözlere faşizmin yüzünü
gösterdi, duyan ama algılamayan kulaklara faşizmi ve onun gerçek yüzünü anlattı…
Picasso’nun Guernica’yı
bitirmesinin ardında ilk olarak tablo 11 Temmuz 1937 Paris Fuarı’ında
sergilenir. Avrupa’yı kuşatan Nazi faşizmi rüzgarının sertleşerek Avrupa
kıtasını sarması sürecinde, Hitler Paris’i işgal eder ve ele geçirir. Rivayete
göre Picasso da Hitler’in Paris’i işgali öncesi , Guernica resminin fotoğraflarını
çoğaltarak halka dağıtmış, faşizmin anti-propagandasını yapmıştır. Ve
fotoğrafları (dağıtırken yada sergi salonunda ki Nazi generali ile) şu meşhur
diyalog gerçekleşir: Nazi generali Picasso’ya “Resmi siz mi yaptınız?” diye
sorduğu, Picasso’nun ise bu soruya karşılık “Hayır ben değil, bu resmi siz
yaptınız!” diye cevap verdiği de ifade edilmektedir. Rivayet midir? Yoksa
gerçek mi? Bilemiyoruz ama, tuvalinde ki çalışmaya ilişkin sorulan soruya
karşılık verilen cevap, son derece akılcıl, isabetli, nitelikli ve bilimseldir.
’’İlk olarak 11 Temmuz
1937 Paris Fuarı’ında İspanya’nın temsil edildiği binanın girişinde,
Picasso’nun bu şaheseri yaşanan vahşeti tüm çıplaklığıyla sergilerken, sanat dünyasında politik bir
yankı uyandırmayı da başarmıştır. Bununla birlikte birçok tartışmayı da
beraberinde getiren bu tablo, resim mi poster mi gibi anlaşılmak istenmeyen
muhakemeleri başlatmıştır. Daha sonraları Picasso, katliamı tüm çıplaklığıyla
ve iğrençliğiyle yansıttığı için burjuva sanatçıları tarafından eleştiri oklarına maruz kalmış,
İspanyol burjuvazisinin antipatisini kazanmıştır. Çünkü burjuva yaşamının
ihtişamını, güzelliğini abartarak anlatmadığı bir eserdir bu! Burjuvazi için de yüzleşmesi zor bir
gerçektir doğal olarak. Öyle bir eserdir ki Guernica, salt sanat
dünyasını etkilemekle kalmamış, uluslararası konjonktürde önemli bir ağırlığa
sahip karar mekanizmalarını bile etkilemiştir.’’[9]
Picasso’nun Guernica
adlı bu çalışması, Çentik çizgilerin ve yoğun bir şekilde siyah-beyaz renklerin
hâkim olduğu bir tablo. Ve bu tablonun genişliği 3.5 metre uzunluğu ise 7.82
metre ebatında üç levhadan oluşmaktadır. Uzun
yıllar New-York'ta ki ‘Modern Sanatlar Müzesi’nde kalır. Picasso’ya göre
İspanya’da demokrasi filan yok-turdur ve yönetim biçimi de sürekli olarak
Picasso’yu rahatsız etmiştir. Bu durum Picasso’nun kendi ülkesi olan İspanya’da
Guernica’nın sergilenmesini istememesi üzerine İspanyada tablo sergilenmez. Tablo
ancak 1981 yılında kendi topraklarına geri döner ve “Cason del Buen Retiro”da
sergilenmeye başlar. Guernica sergilendiği her ülkede beğeniyle karşılanır ve
yankı uyandırır. Guernica her gittiği yerde faşizme meydan okur, faşizme karşı
mücadelenin de aynı zamanda bir sembolü halini alır. Hele de Avrupa da
hortlayan ve dört bir tarafı kuşatan Hitler, Franco ve Musolüni faşizmine karşı daha da bir önem kazanmıştır.
Resmin kompozisyonunu
inceleyecek olursak; “özetle, resimdeki insan ve hayvan figürleri acı, hüzün ve
savaşa karşı duyulan nefreti
simgeler. Merkezde ölmekte olan bir at, elinde lambayla pencereden sarkan bir insan
figürü, boğanın önünde elinde bebeği olan bir kadın ve ön planda yer alan bir
ceset göze çarpmaktadır. At figürünün –insanın dostluğunu simgeleyen bir figür
olarak söylersek– ölüyor olması da insanın dostundan yükselen feryadı
göstermektedir; yani İspanya İç Savaşı’nda yaşanan katliamın, aslında bir
milletin iki tarafından birinin diğerine yaptığı zulmü simgelemektedir. Aynı
toplumun nasıl birbirini katlettiğini… Bilindiği üzere boğa İspanyol kültürünün
bir simgesidir ve buradan yola çıkarak da ressam, vahşeti hissettirmek adına
faşizmi simgelemiştir boğa ile. Boğanın önünde kucağında çocuğu ile tasvir
edilen kadın ise genç ve taze yaşamı simgelemektedir. Bu kadın çığlık atarak
faşizmi simgeleyen boğaya yakarmakta, yalvarmaktadır. Asıl ilginç bir nokta da
ölen atın gazete kâğıtlarına dönüşmesidir. Bu ise bu kitle katliamından
insanların ikinci el kaynaklar aracılığı ile haberdar olacağını, vahşetin gizli
kalmayacağını anlatmaktadır.”[10]
İspanyada hüküm süren
faşizmin ait olduğu yere, yani tarihin çöplüğüne gönderilmeden, faşizmin
kökünün bir bütün olarak İspanya topraklarından kazınmadan Guernica’nın New York’ta kalmasını ve
İspanyaya girmemesini isteyen Picasso’nun ölümünün ardından 10 Eylül 1980
yılında Guernica
İspanya’da sergilenmeye başlanmıştır. Bu eser şimdi Madrid “Reina Sofia Müzesi”nde
bomba geçirmez camların ardında ve çok ciddi güvenlikler altında tutulmaktadır.
Keza bunca güvenlik bu tablonun ortadan kaldırılmasını engelleye bilecek midir?
Çünkü bu tablo, halkların düşmanı olan ‘düşmanlar dünyasında’ emperyalizmin ve
faşizmin çirkin yüzlerinin sembolüdür. Ve bu sembol, emperyalizmi sürekli
olarak rahatsız etmiştir,etmektedir de…
Bunun için çok uzağa
gitmeye gerek yok, hafızalarımızı kısa geçmişe doğru götürerek anımsamamız
yeterli olacaktır. Irak işgaline hazırlanan ABD, bu kararını yetkili ağızlarıyla
2003 yılında Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyinde açıklarken Guernica
resminin üzeri örtülmüştü. Bu tutum, akla şüphesiz ki yığınla şeyi getirir,
ancak ilk düşünülmesini sağladığı şey ise şüphesiz ki, emperyalist efendilerin kendi
yapacakları yeni katliamların bir başka versiyonunu görmekten çekinmekten başka
bir şey değildir.
Sonuç Olarak;
Tarihin yaprakları 1944
yılını gösterdiğinde, Nazi faşizmi Avrupa kıtasında insanlık suçu işlemeye
başlamış ve tarih, insanları Nazi toplama kamplarına götürerek katlettiğini
tarihin sayfalarına not düştü. Nazi toplama kamplarında katledilen kişilerden Max
Jacob Picasso’nun yakın arkadaşlarından biriydi. Hayatı boyunca savaşa karşı
olan Picasso,ne yazık ki hep savaşla yaşamak zorunda kalır. Paris’te üyesi
olduğu Komünist Partisi tarafından 1949 yılında düzenlenen “Barış Kongresi”ne
bir afiş yapması istenir. Picasso bu kongreye atfen bugünde barışın ve
özgürlüğün sembolü/simgesi olan beyaz güvercin resmini yapar.
Guernica katliamıyla
yarattıkları Guernica resmi, 72 yıldır tarih sahnesinde yargılıyor onları. Mutlaka
yapılan sayısız katliam gibi Gazze, Şili, El Salvador, Kamboçya, Guatemala, 19
Aralık hapishaneler katliamı, Panama vd katliamlarında günü gelecek tabloları
çizilecektir! Guernica “tablo”su bugün, hiç şüphesiz ki insanlık tarihinde
utanç sembolü olan ve kapitalist-emperyalistlerin tüm insanlık tarafından lanetlendiği
sembollerden biridir. Fakat acı bir gerçek ki, günümüz dünyasında
emperyalistlerin daha nice Guernica’ların çizileceği katliamlar yapacağı ve Guernica’nın etkisinin daha çok uzun yıllar süreceği
gerçekliğidir!..
[1] Friedrich Schiller (1759-1805). İnsanın Estetik
Eğitimi Üzerine Mektuplar. (1795, Mektup XVIII)
[2] ’’Kübizm,’’ 20.
yüzyılın başlarında ortaya çıkan bir sanat akımıdır. Kübizm'de nesneler
parçalanıp, ayrıştırılır ve tekrar düzenlenir. Sanatçı objeyi tek noktadan
bakarak resmetmek yerine, pek çok noktadan bakarak objeyi daha geniş bir
bağlamda gözler önüne serer. Genelde yüzeyler, hiçbir tutarlı derinlik duygusu gözetmeden,
görünüşte rastgele köşelerde kesişir. Arka fon ve figür, kübizmin karakteristik
özelliklerinden olan belirsiz, sığ alanı yaratabilmek için birbirinin içine
işlemiş olarak yer alır. Kübizm, Pablo Picasso ve Georges Braque
tarafından başlatılmıştır. Picasso ve Braque, fovistlerden(fovizm), Afrika
heykelinden, ressam Paul Cezanne ve Georges Seurat’tan etkilenmiştir.
[4]
Guinness Rekorlar Kitabı, dünyanın dört bir yanında kırılmış rekorların kayıta geçirildiği bir
kitaptır. Bu kitabın ilginç yanı ise 1950'lerde bir İrlanda
barında yazılmış olmasıdır. Bu rekorlar arasında dünyanın en uzun adamı,
yaşayan en uzun kadın, en küçük köpek gibi rekorlar bulunur.
[5] Metafor: bir şeyi
başka şey ile benzetmeye, kıyaslamaya, anlatmaya yarayan mecazlardır.
[6] Pablo Picasso. “Bir
Silah Olarak Sanat Üzerine.’’ 24 Mart 1945.
[7]
Evrensel Gazetesi. 23 Aralık 2001.