25 Eylül 2016 Pazar

Bilinenden Bilinmeyene…

Bilim ve İnsan…
H.GÜRER
25 Eylül 2016

Galaksi, yıldızlar ve evren… Tüm bunlar içerisinde sadece yaşamın olduğunu sandığımız “küçük” dünyamız! İnsanın görüp 'anlayabildiği' kadar yıldızlar ve evren içerisinde kendimizden ibaret saydığımız “basit” Galaktik evimizdeki yaşam! Oysa ne kadar basit, acı ve “küçük” bir düş gücü... Halbuki, çok değil, birazcık merak duyan herkes bir kaç dakikasını dahi ayırdığında, sadece bizim küçücük toz fırtınalarıyla kavrulan galaksimiz Samanyolu’nda, iki yüz milyar yıldız bulunduğunu zorlanmadan öğrenecek ve bunu göz önüne alarak, bir galakside iki trilyona yakın gezegenin varlığını da pek âlâ bilecektir… Bunun önemi, şüphesiz entellektüel bir bilgi edinimi olarak değil, yaşamı, dünyayı, evreni bu bilinçle düşünmek ve yorumlamak için önemlidir.



Tüm bunları irdeleyecek ve bilimsel verilere dayanarak bir yazı yazmaktansa, bunu çok daha kolay ve basit anlatacak bir videoya yer vermek daha iyi olacaktı. Aşağıda ki videonun öyküsü böyle başladı... Ve sevgili bir dostun videoyu paylaşmasıyla, "işte bu" diyerek, sayfalarca yazı yazmaktansa, videoyu paylaşmanın daha doğru olacağına karar vermiş oldum.

Ama videoyu izlemeden önce bir kaç söze gerek var... Bilim ve Teknik dergisi, zevkle takip ettiğim ve okudukça beni heyecanlandıran, şaşırtan ve “bildiğim”i sandığım şeylerin, “bildiğim” gibi olmadığını öğrendiğim dergilerden biri. Yanıltan bilimden yana olmamda burdan başladı... 

Bu dergi, okudukça yeni sayısını merakla beklediğim bir kaç derginin başında geliyor. Öyle ki, tutsak düştüğümüzde dahi uzun soluklu bir zindan yaşamımız olacağından, dışarıyla kurduğumuz ilk temasta “istek listemiz”in başlarında “Bilim ve Teknik” dergisine abone yapılmamız yer alıyordu. Bu derginin, bizim tutuklandığımız ekibin genelinde bir ilgi odağı olduğunu söylemek abartı olmaz. 

Bilimsel araştırmalar, buluşlar ve sentezler bizler için önemliydi. Devrimci ideoloji bilimsel gelişmelerden koparılmamalı, ayrıştırılmamalıydı. Keza Bunu yapmak, zaten ancak kişiler özgülünde mümkün olabilirdi! Kişilerde ki bu eksik yan onların kişisel olarak kötürüm düşünmesine sebep olabilirdi. İdeolojiyi kendi bulunduğu yerde ve alanlarda eksik, yetersiz, dogmatik ve kalıpsal olarak ele almalarına neden olurdu. Bu durum, o alanlar için büyük bir talihsizlik olurken, bu yanı ile genel olarak ideolojiyi belirlemesede küçümsenmeyecek olumsuz etkilere sahip olabilirdi! Bu bilinç, bizim kendimize ve savunduğumuz ideolojiye bu kötülüğü yapamayacağımızı hükmederdi.

Bilime karşı verilen bizim özgünlüğümüzdeki bu önem, genel olarak insanlık var oldukça, insanı, evreni ve diğer gezegenleri merak eden insanlarca yakıcılığını koruyacağınıda biliyorduk. Bilimsel bir düşünüş tarzı, bilimsel gelişmeler ve keşiflerden ayrı ve habersiz olarak düşünülebilir miydi? Kuantum fiziğinden kök hücreye dek bir çok güncel ve herkesin okuyabileceği konularında yer aldığı bu dergi takip edilmesi gereken önemli dergilerden biriydi, hala da öyle... Çünkü, geleceğimiz hakkında ki tüm gelişmeleri, bu vb. kaynaklardan okuyabiliyorduk/okuyabiliyoruz. Tabi dünün “Bilim ve Teknik” sayıları, bugünün yeni sayılarından geri kalır yanı yoktu. İsteyene ve anlayana önemli bilimsel gelişmeleri açık bir dil ile veriyordu, hala da veriyor. Şüphesiz bu durum TUBİTAK'ın niteliğiyle de alakalı bir durum!..

Galaksi hâlesi içinde bulunan küresel yıldız kümelerinin, bu kümeler içerisinde ise dünyamızın ve onun içerisinde de biz canlıların kapsadığı yeri görmek açısından aşağıdaki videoyu izlemeniz önemli... İzlediğinizde eminim hem fiziksel olarak dünyanın, hem de düşünsel olarak kendi dünyamızın, hem de kafamızda kurduğumuz düşlerimizin, ilişkilendiğimiz ve içerisinde kendimizi var ettiğimiz ilişkilerin “küçüklüğünü” görecek, ne kadar “küçük” düşündüğümüzü, “küçük” ve basit hesaplar ve hırslar içerisinde olduğumuzu daha iyi anlayacağızdır!

Bu gerçeği ANLAMAK önemli. Çünkü ANLAMAK değişimdir! İnsan anladıkça değişir ve değiştirir!