(Srebrenitsa
soykırımı anısına...)
H.GÜRER
18 Temmuz 2017
Uzun çok uzun yıllardır karmaşık duygularındaki temel tonu özlem oluşturuyordu. Özlemek, tıpkı aletsiz bir işkence aracı gibi duygularını acıtan bir işleve sahipti. Olmadık şeyler kendisini geçmişe götürür, aklının alyuvarlarında hatıralarını sakladığı kristal küre her defasında düşüp kırılır, anıları dağılırdı dört bir yana. Sonra, bir çocuğun serpilmiş misketlerini toplar gibi anılarını toplardı hüzünle ve acı çekerek. Haşarı çocukluğunun gölgesini astığı badem ağaçlarına, hatıralarını saklayan lâl sokaklara, anıların üzerine kurulu evlerine, sevdiklerine ve yaşanmışlıklara bitimsiz bir özlem duyardı. Gece ağlayan karıncalar gibi, kalbi hüzünle titreyerek kalırdı zamanın acımasız kapılarında. Binlerce kilometre uzakta sürgünde duyumsardı çiçek açmış badem ağaçlarının kokusunu. Tıpkı bir koleksiyoncu gibi hayalleri ve hatıraları damıtarak biriktirirdi. Her onlara dönüp baktığında ürkek bir kuş gibi konacak yer arardı yüreği.